eski otogarın taşıdığı garip hüznü de işin içine katarsak damarlarımdan taşan bu ezgiyle camlar arkasında akan yolları izlemek ve suskun mola duraklarında defterime bir şeyler karalamak uzun zamandır olmadığı kadar karışık bir hâle soktu ruhumu. bir genç nişanlısıyla vedalaştı ısparta otogarında, kız gülsuyu döktü çocuğun eline ve o ıslak ellerine vesikalık tutuşturdu. o fotoğraf gül tütecek bir müddet. böyle vedalaşmalar hâlâ yaşanabiliyormuş.
"does the sun shine on your back in autumn? do the birds call out your name in spring? and do you let the chill return? and are the ladies dancing in the meadow? no man is an island on their own are we living in a hard-earned dream?"