yaran fıkralar

karadenizde bir hastahaneye yaşlı bir teyze gider,rahatsızlığıda bağsurdur.
muayene olcak ve sıra buna gelir.

+ teyzecim sen şöyle bi geç dizlerinin üstünde dur aç ben geliyorum.

doktor hazırlık yapar ve muayene eder teyzeden ufak ufak iniltiler gelmeye başlar,
muayene bitmiştir artık.

+ teyzecim sen toparlan üstünü giy masamda bekliyorum seni.
teyze gelir...
+ teyze evrakların yanındamı ?
- hee haçen burayadur
+ teyzecim sen sevk aldınmı (der dr)
- (teyze tülbentinin ucu ile ağzını kapıyarak) zevk almadum derusem yalan olur evladum...
her gün yamaçtan tarlalarına ekine giden bir gelin kaynana varmış. iki bitirim gelinle kaynanayı gözlerine kestirmişler. bunları alıp kaldıralim, diye
düşünmeye başlamışlar. bir gün, gelinle kaynana tarlaya giderken ortalığı yıkan bir ağlama duymuşlar. dinlemişler ki, kulübeden geliyor. çıkalım bir bakalım, demişler. gidip kapıyı çalmışlar. adamlardan biri açmış. kaynana "hayırdır" demiş "ne oldu?"

adam demiş ki "cenazemiz var, buyrun içeri..."
gelin kaynana içeri girmişler. giriş o giriş! adamlar işlerini halletmişler. neyse, gelin kaynana evden çıkmışlar. gelin sormuş, "ana be, napcaz şimdi?"

kaynana cevap vermiş:

"valla gelin seni bilmem ama, ben yedisine de gelicem kırkına da elli ikisinede..."
temel bi gün eczaneye girmiş;
-abi bana bir viagra verir misin demiş. eczacı vermiş viagrayı.
-temel sormuş,
-kaç para?
-eczacı 10 tl demiş.
-temel 100 tl vermiş .
-eczacı: bozuk yok mu demiş
-temel :yok.
-eczacı:karşıdaki çerezciden bozdur gel.
-temel: abi çerezci beni tanımaz ki.
-eczacı: ben burdan işaret ederim bozar paranı demiş.
-temel karşıdaki çerezciye gitmiş.
-abi beni eczacı gönderdi ,100 tl yi bozacakmışsın, birde 1000 tl para verecekmişsin demiş. çerezci başını kaldırıp eczacıya bakmış, karşıdan eczacı başını sallayarak onay vermiş temel gelmiş ezcacıya 10 tl yi vermiş, viagrayı alıp gitmiş. akşam üzeri cerezci gelmiş eczacıya 1000 tl yi alayım demiş eczacı şaşırmış ne 1000 tl si demiş çocuğu gönderdin hem 100 tl bozdurdun, hemde 1000 tl istedin ya hatta sana baktım onayladın karşıdan demiş. işte o an anlamış eczacı başına geleni, vermiş çerezciye 1000 tl tabii. ertesi gün yaşlı bir amca girmiş eczaneye. oğlum, ben viagra alacam ama etkileri nasıldır bilgi verir misin? demiş.

-eczacı; amca şu kadarını söyliyeyim, dün birisine bu viagradan verdim, daha
adam kutusunu açmadan hem çerezciyi hem beni sikti !
evli bir çiftin 4 , 5 yaşlarında bir oğlu vardır,gece uyanıp annesinin babasının yanına giderken kapı aralığından annnenin babasının penisi ile oynarken görür.
ertesi sabah annesine derki çocuk,
+anne, dün gece babamın şeyiyle neden oynuyordun ?
-o benim oyuncağım der
+bende oynıyabilirmiyim ?
-hayır o annenin youncağı der
cocuğun aklına düşmüştür ve konuşmanın olduğu gece yatak odasına gider anne baba uyurken çocuk oynamaya başlar babasınınki ile
ve sabah olur...
anne bakarki kocasının penisi morarmış,baba işe gittikten sonra anne ve çocuk arasında bir dialog daha geçer
+anne ben senin oyuncağın ile oynadım ama suratıma tükürdü bende onu dövdüm.
temel bi gün doktora gider
basuru vardır...
muayene esnasında doktor temelin gözüne bakar
göz altları beyazladığı için kansız olduğunu düşünür
basuru olup olmadığını sorar doktor
temel cevap verir: ha doktor bey sen nasul adamsin daa, gözüme baktın götümü gördün...
amcanın biri eczaneye söylene söylene gelir
yav eczacı hanım bu nasıl bi doktordur, bana yazdı bu ilacı siz de verdiniz, ben bu parmağım kadar ilacı her gün nasıl yutarım
eczacı bakar...
beyefendi yutamamanız doğal zaten bu fitil...
12 yaşında çocuk bir kadına tecavüz etmekten yargılanıyor. çocuğun avukatı olan kadın, mahkemede olayın imkansızlığını kanıtlamak için çocuğun pipisini çıkartıp mahkeme heyetine doğru sallayarak; "sayın hakim bu kadarcık pipiyle tecavüz edilir mi hiç! akıl var, nizam var. "

o sırada çocuk avukatın kulağına eğilir ve; "avukat hanım biraz daha sallarsanız davayı kaybedeceğiz.
adamın birinin penisi böyle uzunmuş, 30cm falan. kadınlar korkup ilişkiye girmiyorlarmış kendisiyle.
o da bir büyücü bulmuş ona danışmış (devir eski devir, doktor nerdee?).
büyücü buna demiş ki; "filanca gölün kıyısında fişmanca kurbağa var, onu bul ve ona hayır dedirt. ancak öyle küçülür.

"uzatmayalım adam bir şekilde bu kurbağayı bulmuş, ne desem de hayır dedirtsem diye düşünürken aklına bir fikir gelmiş;

"merhaba kurbağa, bana bir kere versene ?" demiş.
kurbağa tepkili; "ay hayır" demiş, kurbağa biraz lubunya sanırım...
adam bi kontrol etmiş 25cmye düşmüş ekipman.
negüzel lan diye düşünüp bir kez daha sormuş.
"vermez misin?
kurbağa gene; "tabi ki hayır" diyince adam tekrar kontrol etmiş, 20cm görünce hoşuna gitmiş,ama demiş ki;
"bunun ideali 15tir" "nolur lan bi kere versen ?" demiş.

kurbağa çok sinirlenmiş ve; "ay hayır diyorum, hayır! hayır! hayır!"
bektaşinin biri demleniyormuş. o sırada sofunun teki gelip bektaşiye terslenmiş:
-neden içiyorsun? bilmiyor musun rakı haramdır.
bektaşi sofuya kafasını çevirmiş:
- kaftanın ipek değil mi? ipek te erkeğe haramdır. sofu kendini savunmuş:
-yünle karışık ipek haram olmaz. bektaşi de
-ulan teres benim kadehimin yarısından çoğunda da su vardır.
temel ve dursun iş için rusya vizesine başvurmuş ancak dursun vizeyi aldığı halde temel alamamıştır.. kıskanan temel dursunu vazgeçirmek için yanına gider ve..

"ula dursun rusyaya gidersen rus kadınlardan uzak dur yoksa aids bulaşır. eğer sana bulaşırsa karına da bulaşır. karına bulaşırsa bana da bulaşır.. sonra benden annene, annenden de bütün köye bulaşır..."
italyanın biri golf oynayalım mı der.
fransız, oynayalım...
rus, oynayalım...
temel, tamam oynayalum uşağum neler lazum?

italyan; top,delik,sopa birde hakem lazım.
bende top var demiş italyan.
fransız bendede sopa.
rus bende hakem olurum
temel...! ben oynamayrum.
temel iç çamaşırı almak icin dükkana girmiş. tezgahtar sormuş: "slip mi giyersiniz?" temel cevap vermiş: "pazen silip giyerum, pazen silmeden cekeyrum."
güzel anlatanın güldürdüğü, anlatamayanın ise içine edip insanı zorla güldürmeye sevk eden kısa özlü mizah ürünüdür. ve anlatamayan biri olarak dinlemeyi daha çok tercih ederim, aq beş altı cümlelik fıkra içinde 20 kere "işte" denir mi hiç.
iki gay hapse düşer. ikisi de gizli, birbirlerinden haberleri yok. zamanla libido tavan yapar.
ikiside düzdürme derdinde. en sonunda biri dayanamaz;
+ sana bir soru soracağım şimdi, bilirsen sen beni, bilemezsen ben seni zükücem.
- (sevinerek) sor, peki.
+ damda gezer miyav miyav der
- timsaaah..
+ bildin...
temel, yurt dışına uzun sürecek olan iş seyahatine çıkar,
eşi ve bebeğiyle öpüşüp koklaşır ve temel yurt dışına gitmek için yola koyulur.
temel le eşi sürekli mektuplaşır ve bir birbirlerine fotoğraf yollar lar.
temel eşine, eşi de bebeği ile birlikte çekilmiş fotoğraflarını gönderir.
bir gün temel eşinin yolladığı fotoğrafta bir bebek daha görür ve şaşırır acaba bu kim diye
gel zaman git zaman temel eve döner ve ilk işi o bebeğin kim olduğunu sorar.
-hoş celdun temel
+hoş bilduk, hanum haçen fotoğraftaki bebek kimundur ?
-temelum bizim bebeğimuz dur
+sen delirdinmu bizim bir çociğimuz varidur
-kocaciğum gönderdiğun fotoğraflarun altına yattum ve hamile kaldum
+.............
temel italya’da bir araba fabrikasında çalışan bir işçi… o zamanki sovyet lideri krusçev resmi bir ziyaret için italya’ya gelmiş. programda temel'in çalıştığı yer de var. fabrikanın tezgâhları arasında dolaşırken temel’e rastlamış. herkesin gözü önünde ”vay temel…” diye sarılıp kucaklaşmış. orada ayaküstü sohbet etmişler. tüm protokol bu dostluktan şaşkın… konuk gittikten sonra patron temel’i çağırıp, krusçev’i nereden tanıdığını sormuş. temel ‘hiiç’ demiş. ”ben eskiden komünisttim… 1 mayıs kutlamaları için parti beni moskova’ya göndermişti. orada tanışmıştım.”
olay unutulmuş.. üç beş ay sonra bu kez amerika başkanı nixon gelmiş italya’ya. yine aynı program ve fabrika ziyareti. tezgahların arasında ”vay temel.vay nixon.” muhabbeti… iyice meraklanan patron ziyaretten sonra temel’i yine çağırtmış. soru da cevap da aynı; ”bir ara amerika’ya göç etmeye kalkıştım. new york’ta başım polisle belaya girdi. bu nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. beni o savunmuştu..”
olay bu kadarla kalsa iyi. iki ay sonra fransa başkanı de gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca patron agnelli derin bunalımlara girmiş. kendisini tanıyan yok. yanında çalışan temel’in uluslararası çevresi var.
- de gaulle’ü nereden tanıyorsun?
- nazilere karşı paris’te yeraltı savaşı yapıyorduk… özel kuryesiydim.
- sen herkesi tanır mısın?
- evet, hemen hemen… patron iyice hırslanmış.
- neredeyse papa da arkadaşım diyeceksin.
temel gülmüş. ”tabii. yakın arkadaşımdır.” çıldırma noktasına gelen agnelli haykırmış :
- ispatla… ispatlayamazsan kovarım… temel :
- tamam, bu pazar ayininde vatikan meydanında olun. papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.
patron pazarı iple çekmiş. vatikan’da papayı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış. bir süre sonra papa balkona çıkmış. yanında temel… kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor. o sırada bir kargaşa olmuş. biri bayılmış. temel bayılanın kendi patronu olduğunu görünce papaya ”bana müsaade’ deyip meydana koşmuş. agnelli yerde yatıyor. bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor.
temel çevresindekilere, ”bu benim patronumdur; ne oldu?” diye sorunca biri cevap vermiş :
- siz papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki japon turist vardı. japonlardan biri senin patronuna döndü.
‘şu sağdaki bizim temel, ama yanındaki kim?’ diye sorunca seninki düşüp bayıldı.