doğu kültüründe yetişmiş biri olarak vegan olma kararını anneme anlattığımda "nasıl arkadaşların var, kimden öğreniyorsun bunları!" deyip ağladı. tabi ki etkilemedi.
veganlık sanıldığı gibi zengin işi değildir ve yine sanıldığının aksine zengin bir besin çeşitliliğidir. tahıllar, meyvalar, sebzeler, baklagiller vs. rahatlıkla tüketilir ve içeriğindeki protein değerleri de dahil olmak üzere yeterlidir.
dünyada bir çok vegan sporcu sağlıklı bir şekilde yaşamını da sürdürmektedir.
insan zaten öğütücü dişleri, gelişkin tükürük bezleri, düşük mide asitli, uzun bağırsak yapısı ile otçuldur. insanın vegan olması doğal olana dönüştür. kaldı ki etobur içgüdü taşısa kan kokusu tiksindirmez, haz verir. ayrıca timsahı çıplak elle parçalayacak güce sahip kuzenlerimiz goriller, tamamen otçuldur.
vegan protein kaynaklarına gelince buğday proteini (100gr'da 74gr protein vardır ve 100gr'ında 21gr protein olan ton balığının 3 katından fazladır. evde hazırlanır.), fıstık, kabak çekirdeği, muz, yabanmersini, bakla gibi ürünler soyadan çok daha öndedir.
vegan olmanın doğa ve çevre açısından faydalarına ise hiç girmeyeyim.
web sitesine girmeye çalıştığınızda "uğradığımız siber saldırı nedeni ile yayınımıza geçici süre ara verdik. en kısa sürede tekrar yayında olacağız." yazısı ile karşılaşıyorsunuz
nefret dolu bir eylem olarak görüyorum. saldırının ne zaman yapıldığı hakkında bir fikrim yok, ben bugün farkına vardım. kendimi tekrar kötü, rahatsız, güvensiz hissetmem gerektiği konusunda bir uyarı mesajına sahip olan bir saldırı.
yaşadığımız alanlar, toplumda ki iktidar düşünce bunu arzuluyor ve yaşamının her yerinde ince ince hissettirmeye devam ediyor bu mesajı. bu düşünce ayrılığı devletin ve toplumun baskı aygıtları ile farklı bireylere her daim bunu hissettiriyor. toplumsal bir dönüşüm nasıl gerçekleşir bilemiyorum.
direndim değişmedi, kendimi toplumun genel düşüncelerinden soyutladım daha mutlu olmadım. maalesef içinde yaşadığımız bu alanda kendimi rahat hissedemiyorum. acilen birseyler değişmeli. bu konudaki fikrimi ifade etmeye çalıştım kötü yazım için kusuruma bakmayın.
padişahlar kışın pipileri üşümesin, kadının içi soğuk erkeğin içi daha sıcak diye erkek sikerlermiş. sıcak olduğu için sikilmesi makbul olanmış bu oğlanlar padişahlar için. özenle seçilirlermiş, hazırlanırlarmış. ayrıca sokaklarda ise içoğlan sikmeyen yok denecek kadar azmış.iç oğlan denilen kişiler burda pasif erkek birey oluyor tabi toplumda da bu insanlara karşı herhangi bir nefret söz konusu değilmiş. bunları okuduğumda şaşırmıştım.
şimdi onlar düşünşün biz yapacağımızı yaptık.iki gün önce de turp yiyerek trump ı alaşağı etmiştik.abd korksun bizden.gürül gürül geliyoruz. heyt be maşallah bize.
ceyda torun belgeseliymiş kendisini ilk defa bu işle duydum çok tatlı çok keyifli dialoglar var sevgi ve minnoşluk dolu bir belgesel. birde mühim yerlerde ödüller almış en son ,tavsiye olunur...
ateizm, tanrı'nın varolmadığının kanıtlanmak zorunda olunduğu bir duruş değildir. 'güçlü' (pozitif) ateizm tanrı'nın varolmadığına dair savlar ve iddialarla gelir, ama 'zayıf' (negatif) ateizm tanrı'nın varolmadığını kanıtlamakla uğraşmaz. teist iddiaların ve tanrı'nın varlığı fikrinin reddinde kullanılabilecek başka bazı yöntemler izler bu tür ateizm. dolayısıyla, ateizmin tanımında iki bakış açısını da kapsayacak bir ifade yer almak durumundadır, bu yüzden de ateizmin tanımında tanrı'nın varolmadığını kanıtlama yükümlülüğünü gerekli kılacak ifadeler yer almaz. ateizm tanrı'nın varlığı iddiasının reddidir denir. bu reddin gerekçesi ister böyle bir tanrı'nın varolmadığının gösterilmiş olması olsun, ister böyle bir tanrı olduğunu düşünmeye bizi itecek geçerli sebeplerin olmadığının gösterilmesi olsun, sonuçta önemli olan nokta ve ateizmi ateizm yapan nokta, tanrı'nın varlığı iddiasının reddedilmesidir.
web sitesine girmeye çalıştığınızda "uğradığımız siber saldırı nedeni ile yayınımıza geçici süre ara verdik. en kısa sürede tekrar yayında olacağız." yazısı ile karşılaşıyorsunuz
nefret dolu bir eylem olarak görüyorum. saldırının ne zaman yapıldığı hakkında bir fikrim yok, ben bugün farkına vardım. kendimi tekrar kötü, rahatsız, güvensiz hissetmem gerektiği konusunda bir uyarı mesajına sahip olan bir saldırı.
yaşadığımız alanlar, toplumda ki iktidar düşünce bunu arzuluyor ve yaşamının her yerinde ince ince hissettirmeye devam ediyor bu mesajı. bu düşünce ayrılığı devletin ve toplumun baskı aygıtları ile farklı bireylere her daim bunu hissettiriyor. toplumsal bir dönüşüm nasıl gerçekleşir bilemiyorum.
direndim değişmedi, kendimi toplumun genel düşüncelerinden soyutladım daha mutlu olmadım. maalesef içinde yaşadığımız bu alanda kendimi rahat hissedemiyorum. acilen birseyler değişmeli. bu konudaki fikrimi ifade etmeye çalıştım kötü yazım için kusuruma bakmayın.
yalnızlık konusunda yakınacak kimse bulamayacak kadar yalnız olma, duvarları izleme, lekeleri sayma, ağzına kadar dolu stadyumda ezilerek ölmeyi hayal ederek dünyadan göçme durumu. ben
en tembel hayvanlardandır sadece ağaç yaprakları ile beslendikleri ve günde en fazla 5-10 yaprak yediklerinden enerji üretemezler. bir anne ve çocuk koala arasında geçen diyalog şöyledir çocuk koala : anne bz nedn bu kdr tmbeliz? anne koala : snra anlatrm.
tamam? şu başlığın altını okurmusunuz ya siz ne yapiyosunuz orda :( herkes istediğini yazsın yürüsün ne yaparsa yapsın tamam iyi güzel fakat burası sözlük olarak daha anlamlı.