efemerid

Durum: 798 - 40 - 0 - 0 - 30.04.2024 21:02

Puan: 11308 - Sözlük Kaşarı

1 yıl önce kayıt oldu. 13.Nesil Yazar.

Blink three times when you feel it kicking in <3
  • /
  • 40

taylor swift

kimi yazarlarca overrated bulunan dönemin en büyük sanatçısı. ne overrated ama senelerdir bitiremedik abarta abarta...
taylor'a olan sevgi değil de belki de ingilizce seviyeniz incelenmeli. zira "lordeyi" yazan birinin fikri ne kadar değerli olabilir? ne yaptın yazıldığı gibi mi okudun, klasik taylor hater'ı ahahaha

fortnight

fortnight

her zamanki taylor single'ları gibi... ilk duyduklarında burun kıvırıyordu çoğu kişi, dinledikçe demlendikçe daha iyi geliyor kulağa şimdi. herkes şarkıyı sonradan ne kadar çok sevdiğinden bahsediyor. mesela ben bile ilk başta lead single bu mu olmalıydı diyordum, şu an iyi ki fortnight olmuş diyorum. enfes şarkı, enfes klip. anti-hero'dan sonra taylor'ın uzun soluklu bir hit'i daha oldu diyebiliriz.

" i love you, it's ruining my life"

eczacıbaşı dynavit vs fenerbahçe opet 2024 sultanlar ligi final serisi

olmadı. olabilecek gibi de değildi zaten ferhatla.
elif'in kötü oyun kurması, karşının ortalarına çözüm bulamamamız, servis gücümüzü yitirmemiz, karşıda dirilmiş bir gizem örge... naz sonradan girince bir rüzgar döner gibi olmuştu ama o da en kritik anda topu boskovic dururken gray'e atınca zaten maç orada bitmişti.
olan 999 sayıyla kalan boskovic ve emeklerine oldu... takımın geri kalanı çok da umursamıyor zaten.

ağlatan şarkılar

you said i'm the love of your life
you're the loss of my life

eczacıbaşı dynavit vs fenerbahçe opet 2024 sultanlar ligi final serisi

o gün bugün, hadi kızlar! yıllardır süren o hasret bitecek, çok emek verdiniz eczacıya, meyvesini toplama zamanıdır!

taylor swift'in joe alwyn'i aldattığı iddiası

başlığı açalı bir yıl olacak neredeyse ve tarih beni yanlış çıkardı.
bizim akıllı uslu london boy'umuz depresif ruh halini, pskiyatrik hastalıklarını ve drug bağımlılığını öne sürerek kadını defalarca aldatmış. söylemekten vazgeçmeyeceğiz; "orospu çocuğusun joe alwyn!"

london boy'dan lowdown boy'a...

ayrılık sonrası yazmaya başlayan insan

yazmak ne kelime, bazıları albüm bile yapıyor...
(bkz:the tortured poets department)

the bolter

kederli şairler dairesi'nin ağır ablası.

"and at first blush, this is fate
when it's all roses, portrait poses
central park lake in tiny rowboats
what a charming saturday
that's when she sees the littlest leaks
down in the floorboards
and she just knows she must bolt"

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

"and for a fortnight there we were forever running
'til you sometimes ask about the weather
now you're in my backyard, turned into good neighbors
your wife waters flowers, i wanna kill her"

taylor swift

sadece kendi kariyerinin değil, aynı zamanda son birkaç dekatın en iyi albümünü yayınlamış sanatçı.
hele "ttpd: the anthology" gelince yerini daha da güçlendirdi. 2 saat içinde iki koca albüm yayınladı, ve anthology'nin şarkıları üst düzey, hepsi ustalık eseri. bu kadından 30 yıl sonra insanlar nasıl bahsedecek acaba, böyle bir müzik dehasıyla, böyle bir ozanla aynı çağa denk gelmek o kadar iyi hissettiyor ki!

the tortured poets department the anthology

"and you saw my bones out with somebody new
who seemed like he would've bullied you in school
and you just watched it happen

so if i sell my apartment
and you have some kids with an internet starlet
will that make your memory fade from this scarlet maroon?
like it never happened
could it be enough to just float in your orbit?
can we watch our phantoms like watching wild horses?
cooler in theory, but not if you force it
to be, it just didn't happen"



"and when that sky rains fire on you
and you're persona non grata
i'll tell you how i've been there too
and that none of it matters"



"a greater woman stays cool
but i howl like a wolf at the moon
and i look unstable
gathered with a coven 'round a sorceress' table"




şu üç şarkı taylor'ın en iyi şarkılarından... gerçekten bu kadın kariyerinin en iyi albümünü yayınladı az önce. 2 saatlik bir müzik şöleni, bayılıyorum sana be kadın.

the tortured poets department the anthology

taylor swift durmuyor, durmayacak.
henüz yeni albümünü yayınlayalı 2 saat olmuşken, bir albüm daha yayınladı. daha doğrusu double albüm diyebiliriz. 15 yeni şarkı daha ttpd üzerine eklenip "the tortured poets department: the anthology" olarak yayınlandı.
yemin ederim deli bu kadın. ne başarıyorsa hepsini hak ediyor, bu kadar üretken başka bir sanatçı yok ya, olamaz. bir de instagramda "size gece 2 sürprizi yapmak istedim" diyor... al hayatımı mahvet canım kadın.



ttpd: the anthology tracklist:
the black dog
imgonnagetyouback
the albatross
chloe or sam or sophia or marcus
how did ıt end?
so high school
ı hate ıt here
thank you aımee
ı look in people’s windows
the prophecy
cassandra
peter
the bolter
robin
the manuscript

the tortured poets department

baylar, bayanlar ve nonbinary'ler... işte karşınızda the tortured poets department.
albüm hakkında yazacağım bir ara. şimdilik tek söylemek istediğim şey; taylor'ın açık ara en iyi albümü.

"you look like taylor swift
in this light, we're loving it
you've got edge, she never did
the future's bright, dazzling"








eczacıbaşı dynavit vs fenerbahçe opet 2024 sultanlar ligi final serisi

ha bir de ali koç sinirli sinirli soyunma odasına gitti maç sonrası.
neler oldu konuşuldu bilmiyorum ama şöyle bir sarsılmaya ihtiyaçları var takımın.
ali bey şu lavarini'yi de bir posta dövmüştür umarım içeride. çok sinirliyim.

eczacıbaşı dynavit vs fenerbahçe opet 2024 sultanlar ligi final serisi

zaten boskovic'in yanında iki kişi daha görevini yapsa bu iş bitiyor. bugün herkes iyiydi. servisleriyle fener'i dağıttılar sahanın içinde resmen.
jöle blokta, sinead jack blok+tek ayakta, voronkova defansta mükemmeldi, yerden top kazıdı resmen. elif zaman zaman aksasa da hem ortalarını hem de boskovic'i güzel pasladı. hande ve simge de büyük defans hataları yapmadığı için eczacı adına kolay bir galibiyet oldu.
galibiyette fener'deki isteksizlik de büyük rol oynuyor tabii. bugün sahada yoklardı resmen. vargas'ın hücumu yoktu, sıfır verimlilikle çıktı. gizem örge korkunç oyununu sürdürüyor. arina ve ana'ya manşet gelmeyegörsün, saçma sapan topu yanlara dikip hücumdan düşüyorlar.
drca'nın korkunç paslarını da görmezden gelemem. yani bugün fener iyi bile dayandı bence eczacıya. fener'in acilen başındaki antrenör bozuntusundan ve gizem örge'den kurtulması gerekiyor. düştükleri anlarda odaklanmış bir eczacı'ya karşı kazanmaları imkansızdı. bravo tigers!

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

"in the hearts of men
in the arms of mothers
in the parts we play
to convince others"

eski sevgilinin nüks etmesi

taşınmak için toparlanırken eski bir hatıra defterinin içinde fotoğraflarımızı görmemle yaşadığım durum.
kendisi en yakın arkadaşlarımızdan biriyle evlendi. dolayısıyla zaten istemesem de diffüze ediyordu hayatıma. sadece birlikte anılarımız olan bana onu hatırlatacak her şeyi atmıştım sanıyordum.
tüm evi toparladım, neredeyse tüm giysi dolabımı bağışladım. plak koleksiyonumu anneme verdim. kutu kutu kimisi hiç açılmamış boyalarımı, paletlerimi yakındaki küçük bir sanat okuluna bıraktım. tıp textbook'larımı fakülte kütüphanesine, romanlarımı şehir kütüphanesine, şiir kitaplarımı amcama... tüm yüklerimi dağıttım ve iki valizim bir çantamla ülkeden ayrılıyorum.
ikimize özel tuttuğum o anı defterini ayrılmadan önce benden istemişti, iyi ki vermemişim. en azından bir yerlerde var olmayacak artık. bir sayfasını koparıp kendime sakladım, kalan defteri balkonda yakıp küllerini toprağa gömdüm.
bendeki nüksü böyle sonlandırdım. inanılmaz hafifim şu an. varlığını bile unuttuğum defter ne koca yükmüş aslında sırtımda. oh!

vakıfbank spor kulübü

kaptanları gittikten sonra kimin yeni kaptan olacağı tartışılmaya başlayan hükümet destekli spor kulübü.
zehra güneş sözleşmesini yenilemedi, başka takıma kaçmasın diye kaptanlığın ona verileceği konuşuluyor.
bence bu zaten kadro derinliği gittikçe yok olan vakıf için intihar olur.
elimizde zaten vakıf kumaşlı 3 seçenek var: zehra, ayça ve cansu. zehra da ayça da işler kötüye gidince takımı ateşleyebilecek düzeyde oyuncular maalesef ki değil. evet zehra güneş'e çok şey borçlu hem türkiye voleybolu hem vakıf ancak ayça ile kıyaslarsam ayça'nın daha iyi bir kaptan olacağını düşünüyorum. ancak elimizde daha iyi bir koz var; cansu.

vakıfın yeni kaptanı kesinlikle cansu olmalı. takımı muhtemelen seneye çok zor dönemlerden geçecek bu sezonki gibi. o yüzden ateşleyici yerden kaldırıcı bir kaptan lazım. bence buna en uygun isim de o. hem vakıf kumaşı da var kızda. umarım yeni kaptan o olur, bakalım zaman ne gösterecek?

vnl 2024

beklenen gün... ve işte 2024 vnl için geniş kadromuz:

s: cansu - elif - sıla - dilay

opp: vargas - alexia - tutku burcu - defne

oh: ebrar - hande - ilkin - tuğba - derya - meliha - saliha - bianka ilayda - idil naz

mb: eda - zehra - aslı - deniz - bahar - bengisu - beyza - kübra - yasemin

l: gizem - simge - ayça - melis

kesilen isimler: buse ünal, neriman özsoy, yaprak erkek, ayçin akyol, zeynep sude demirel, eylül akarçeşme oldu.

kadroya yeni dahil olan isimler: alexia carutasu, bianka ilayda mumcular, idil naz başcan, bahar akbay, deniz uyanık, bengisu aygün.

çok güzel bir kadro oldu. deniz uyanık'ı vnl'de deneyeceğiz. benim gizli favorim, ileride eda erdem ablası gibi bir tek ayakçı olma potansiyeli yüksek, eli kuvvetli bir oyuncumuzdu.
alexia kadroya ilk kez giriyor ben hiç beğenmiyorum kendisini üzgünüm.

kadro süt gibi, pürü pak. ufak tefek pürüzlere takılmamak gerekir.
özellikle ortalarımıza dikkat çekmek istiyorum. zehra kendini toparlarsa ve aslı kalaç'ın oynayası gelirse middle blocker'larımız çok can yakacak. yeni isimlerin kendilerini kanıtlamak için yüzde yüzlerini vereceklerini düşünürsek efsane maçlar geliyor hissediyorum.
bakalım, heyecanla bekliyoruz.

  • /
  • 40

lost soul

bakıyoruz; neler yazabiliriz diye...

ilk girimi 2011 yılında ağustos ayının 14'ünde akşam 5'te yazmışım ayı sözlük'e.
o günün üzerinden 5 yıldan fazla vakit geçmiş.

zaman, pekâlâ, hiç de acımadan patır patır ilerliyor işte.

ben, yeri geldiğinde, gayet duygusal bir insan olabiliyorum sanırım.
gerçi, bazı zamanlar oluyor, dünyanın bütün dertleri omuzlarıma birikmiş gibi hissediyorum
sonra
bazı zamanlar oluyor, dünyanın en huzurlu insanı benmişim gibi hissediyorum.

biz insanlar, bu girift ruh hâllerinden uzaklaşamıyoruz içinde yaşıyor olduğumuz dünya, dünyaya geldiğimiz zaman, zamanı harcadığımız olaylar hasebiyle.

son dönemde hem sözlük içre, hem de içinde yaşıyor olduğumuz ülke içinde olan bitenler beni ziyadesiyle etkilemiş durumda. bu yüzdendir ki uzunca bir süre kendimi soyutlamak niyetindeyim bazı mecralardan.
sözlük de bu mecralardan bir tanesi.

ülkenin içinde bulunduğu ahval dahilinde akıl sağlığımı korumanın en iyi yolu olarak bunu görüyorum:
kendimi müziklere, kitaplara ve filmlere hibe edeceğim.
"insanlardan buz gibi soğudum." diyor cahit külebi,
vardır bi' bildiği.

şu 5 yıl boyunca güzel insanlarla konuştum, güzel insanlarla tanıştım, çirkin insanların yazdıklarını okudum, çirkin insanlardan uzak durdum.
hali hazırda peyderpey konuşuyor/mesajlaşıyor olduğum iki-üç kişi var.

hayatım boyunca, franz kafka ile akıl ve ağız birliği etmişçesine, çevremde hep birkaç insan oldu zaten.
ne demiş: "huzur mu istiyorsun? az eşya, az insan."
şu iki-üç kişi benim için 5 yıl 3 ayın getirisidir; yüreğime basmış, özümsemişim.
kâfidir benim için.

"insan ne için yaşar?"
peki,
"insan ne için yazar?"

ilk sorunun cevabı nezdimde değişmekle beraber,
ikinci sorunun cevabı benim için bellidir:
hayat gailelerimden bir tanesi dünyaya bir iz bırakabilmektir.

o yüzden girilerimi silmiyorum.
burada kalsınlar, okunsunlar.

ingeborg bachmann şöyle yazar pek güzel bir şiirinde*:
"hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle."

kapanışı güzel bir müzikle yapayım.

"like little puffs of smoke
we're here and then we're gone"



ayı sözlük'e yolunda başarılar dilerim.
güzel günler görmek dileğiyle.


*bu arada,
olur a iletişime geçmek isteyen yazar ya da okurlar olabilir.
mail adresi şudur:
_________________
[email protected]
_________________
istediğiniz herhangi bir şey hakkında yazabilirsiniz.
okumaktan keyif alırım.

güzel günlere...

yalnızlık

alışamıyor insan, kendi başına kalabilmek ile çok çok uzak olan bir hissiyat bu yalnızlık.

flört, sevgili, hoşlaşma gibi bir durumdan bağımsız bir durumda, iki kelam edecek kimsenin olmamasıdır aslında.

kırıp geçirir içindekileri.

zalımınoğlu

eczacıbaşı dynavit vs fenerbahçe opet 2024 sultanlar ligi final serisi

go hande fuckin baladin go!!! o kupayı almadan milliye gitmek yok!!!

soft mu hard mı

eğer mikrobiyolji çalışıyor ve numunelerinizn bozulmadan analizlerini gerçekleştirmek istiyorsanız soft
yok kristal yapıları inceleyecekseniz hard olabilir

(bkz: soft x-ray spectroscopy) , (bkz: hard x-ray spectroscopy)

(bkz:konuyu salt sekse indirgemeden de fikir beyan edebilmek)

taylor swift

eksileten ben değilim efemeridçim allah sevenlerine bağışlasın

detrans pişmanlıkları

(bkz:#436300 ) bir önceki yazısında artık bu konulara girmeyeceğim diye ağladıktan sonra ilgi çekme merasimine devam etmesi. hadi yallah çıktığın mağaraya geri dön. senin gibilere zaman harcamaya değmez. kimsenin umurunda bile değilsin.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

yalnızlık

hayatının en mutlu anlarını doya doya paylaşarak yaşamayı elinden almasıyla bile insanı boynu bükük bırakır..

gaylerin çocuk sahibi olma arzusu

benimde sahip olduğum arzu. kan bağımız olmasada olur ama birbirimize içten bağlı olalım ve evlatlık alırsam eğer, bunu ona söylerim asla saklamam.
(br)birlikte oyun oynayalım mesela. oyunda ben bilerek yenili3lm, onun g0tü kalkınca ben hırs yapıp yendiğimde ağlasın, sonra ben şebeklik yapıp ortamı yumuşatıyım, evcilik oynarız, top oynarız, anime izleriz, çok şeker ve çikolata yemesine izin vereyim, hastalandığında başından ayrılmayayım, ateşini düşüreyim, birlikte okula gidip gelelim, diğer çocukların velileriyle tartışıyım, öğretmeniyle tartışayım, istediği telefon bilgisayar çok pahalı olunca kavga edelim, birlikte yemek yapalım, temizlik yapalım, spor yapalı, gezintiye çıkalı, ona dövüş sporu öğreteyim, alışverişe çıkalı, omzumda ağlasın, okuldan geldiğinde önüne sıcak çorbasını koyayım, "yine mi bulgur çorbası baba yaha" desin bende "çemkirme babana onu bulamayanlar var" diyim, ona baktıkça kendi çocukuğumu, ergenliğimi, gençliğimi hatırlayım gittikçe annem ve babam gibi olduğumu ve aslında onların benim için yaptıklarını anlamaya başlayayım. birlikte tiyatroya gidll0, ona ders çalıştırıyım, son güne bıraktığı proje ödevini beraber söylene söylene yapalım, dersten yüksek not alınca evin içinde halay çekelim, düşük not alınca evin içinde halay çekelim, bana ergen ergen tripler atsın, sevgililerini benden gizleye çalışsın ben öğreneyim ona nasihatlar vereyim, okuldan kaçınca kulağını çekeyim, gizli gizli günlüğünü okuyum, sigara yada alkol kullanıp kullanmadığını takip edeyim, kötü olduğuna kanaat getirdiğim arkadaşlarıyla arasını açayım, onun için uykusuz kalayım, benden piercingini saklasın, sonra onun için tüm dünyayı karşıma alayım falan filan. çok mu şey istiyorum sözlük-chan?

beni güzel hatırla

sağda solda orhan veli ye ait olduğu söylenen bir şiir. bu bilginin de muallakta olduğunu belirtmek isterim.

"beni güzel hatırla!
bunlar son satırlar...
farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim...

beni güzel hatırla!
çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım.
alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...

beni güzel hatırla!
sayfalarca mektup bıraktım sana.
şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim...
senden öncekiler gibi sen de anlamadın.

beni güzel hatırla!
sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar...
gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda.
ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda.

beni güzel hatırla!
dizlerimde uyuduğunu düşün,
saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
alnından öptüğüm dakikaları...
birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
şaşırtmayı severim biliyorsun.
bu da sana son sürprizim olsun.
şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
beni güzel hatırla.
gidiyorum..."

Toplam entry sayısı: 798

detrans pişmanlıkları

nefret suçuyla ifade özgürlüğünün ayrımını 2024 yılında yapamamak... bu neyin ahrazlığı böyle ya, yani orangutan bile öğrenirdi şimdiye kadar herhalde.
zaten sana laf anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba, "homofobik eşcinselim" ne demek ya ahahah
sen homofobik değilsin, sen eşcinsellerden değil bizzat kendinden nefret ediyorsun. çünkü zihninin nasıl bir lağım çukuru olduğunu biliyorsun. kendine olan nefretin o kadar boğmuş ki seni başkasına yansıtarak nefes almaya çalışıyorsun. üstüne insanları idraksızlıkla suçluyorsun. o beğenmediğin lgbt dernekleri sayesinde kaç trans intihardan vazgeçti, kaç ailesinden ölümden kaçan lgbt çocuk yuva bulabildi, kaç öğrenci burs bulup dezavantajlı olduğu illerde okullarda okuyabiliyor farkında mısın? lgbt ortamından dışlanmış olmanı garip karşılaman asıl garip olan şey. çünkü sen içgörüsü sıfır olan bir herifsin. senin birini sevebilme ihtimalin yok, birinin seni sevebilme ihtimali yok, bir ortama dahil olabilme bir çarklının dişlisi olabilme ihtimalin yok. ve bu senin karakterinle, yalnızlığı sevmenle ya da seçmenle değil, bizzat karaktersizliğinle alakalı. insanlardan saygı görememiş olman senin zaten zerre saygı hak etmemendendir.
"heteroseksüeller bas bas bağırıyor mu" demen bile seni ele veriveriyor hemen. bugüne kadar saklanarak, kendini sevmeyerek ve hatta nefret ederek yaşamış olabilirsin. ama sana kötü bi haber, herkes senin gibi ezik ve sinmiş halde yaşamayı seçmiyor artık. insanlar kendilerini sevebiliyor ve kendilerini affedip tanıyabiliyorlar. umarım bu seviyeye ulaşırsın bir gün diyeceğim ama dediğim gibi içgörüsü sıfır bir herifsin, bir şempanzeye emek vermek daha net sonuçlar verir sendense.
ama işte senin gibiler için de mücadele edeceğiz. allah kahretsin ki sen ve senin gibileri de kapsamak zorundayız. ama birilerinin artık sizin yüzünüze yüzünüze çarpması gerekiyor gerçekleri. ve bunu yapmaktan hicap duymuyorum hiç. öğreneceksiniz, sike sike öğreneceksiniz.

onlyfans

eylülün sonlarına doğru rus orta yaşlarda gayet hoş bir adam gelmişti istanbul'a. instagramda bir süredir like'laşıyorduk. açıkçası ilgimi de epey çekmişti. istanbul'a geldiğini haber verdiğinde çok heyecanlanmıştım, bildiğin rus ayısı bi tip, sarı uzun sakalları, kırışık göz çevresi ve kıllı bir vücut...
tabii hemen bilet bakıyorum hızlıca yanına uçabilmek için. kendisi otel tutmuş.
istanbul'a indi, otelde dinlenecek ben de sözde ankaradan yanına geleceğim. telefonda konuşuyoruz, bir anda benimle seksini kaydetmek istediğini ve ileride izlemek için bunu yapmak istediğini söyledi. ben tabii has anadolu çocuğu, yer mi bunları. biraz ağzını aradım ve onlyfans'e başladığını öğrendim. daha öncesinde de lafı geçmiş ve benim onlyfans'la hiç ilgilenmediğimi takip etmediğimi öğrenmişti. yani hiç haberim olmadan pornom yayılabilirdi. tabii ağzına sıçtım bunun, biletimi de yaktım. yalvardı, yüzünü buzlayacaktım dedi ama nafile. en son para teklifi yapınca iyice uyuz oldum. içimde ne varsa ingilizce bildiğim ne kadar küfür varsa ettim herife.
o defter kapanmıştı. dün twitter'da dolaşırken bir türk porno hesabı gördüm, bir onlyfans içerik üreticisi. biraz bakayım diye tıklar tıklamaz kabak gibi bizimkiyle olan pornosunun trailer'ını gördüm.
o reddettiğim sarışın rus ayısı bizim onlyfans'çıyı delmiş resmen. gerçekten güzel bir seksi kaçırmış oldum. tabii buzlanmış bile olsa seksimin bir yerlere yayılmasını istemem ama adamın penisi o kadar güzel ki... uncut, damarlı ve gayet kalın. dişimi doldururdu yani.
işte o an onlyfans'tan etimle kemiğimle nefret ettim. tek içimi ferahlatan şey bizim türkün de gayet iyi hakkını verniş olmasıydı, o yarrak öyle sürülmeliydi, gerekeni yapmış. ama
o rus ayısı benimdi, benim olabilirdi.
orada, bi rus ayısı var uzakta, o rus ayısı bizim ayımızdır diyemedim. neyse sağlık olsun, allah belanı versin onlyfans.

ibb kitapçılarında lgbti nefreti

bir de oy bölüyorsunuz diye zırlayan ibneler vardı. chp'liler sever zaten islamcılarla el ele vermeyi. hala islamcı önüne domalıp "bakın biz de sizdeniz" ayağı çekiyorlar, hem de bizim üzerimizden. benim varlığıma alenen savaş açan bir zihniyet batarsa batsın. bu ülkenin düzelebilmesi için önce bu chp tarzı oluşumların yıkılması gerekiyor. bu yüzden iyi ki dem parti var, iyi ki başak demirtaş var! ekrem'den de sokak köpeklerinin katli için islamcılarla kol kola giren mansur'dan da kurtuluyoruz bu seçimde. artık kendinize çekidüzeni de siz veriverin. hadi bir daha zırlayın akp kazanacak diye.

akp'nin iyice homofobik bir çizgiye gelmiş olması

sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?

ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.

edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.

edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun

erkeklerin bakılası yerleri

ilk defa veya uzun aradan sonra pasif oluyorsa eğer penetrasyon anındaki yüzleri... aşırı tatlı bir ifade oluyor izlemeye bayılıyorum. gerçi penetrasyona kadar çoktan parmaklamış oluyorum ben tabii ama penisin giriyor olması daha farklı hissettiriyor olmalı.
prostatına ilk değdiğimde zevkten dönen yalvarırmış gibi bakan gözleri, ben üstünde acımasızca devinirken onun aldığı tüm hazzı yüz hatlarında izleyebilmem, bir yandan altımda kıvranıp kaçmak isterken bir yandan da daha fazlası için sürtünmesi... erkeklerin her duygusunu vücudunun her santimiyle yaşamasına ve bu duygu selinin yüzde zuhur etmesine bayılıyorum, çok seviyorum, canım erkekler!

detrans pişmanlıkları

nefret suçuyla ifade özgürlüğünün ayrımını 2024 yılında yapamamak... bu neyin ahrazlığı böyle ya, yani orangutan bile öğrenirdi şimdiye kadar herhalde.
zaten sana laf anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba, "homofobik eşcinselim" ne demek ya ahahah
sen homofobik değilsin, sen eşcinsellerden değil bizzat kendinden nefret ediyorsun. çünkü zihninin nasıl bir lağım çukuru olduğunu biliyorsun. kendine olan nefretin o kadar boğmuş ki seni başkasına yansıtarak nefes almaya çalışıyorsun. üstüne insanları idraksızlıkla suçluyorsun. o beğenmediğin lgbt dernekleri sayesinde kaç trans intihardan vazgeçti, kaç ailesinden ölümden kaçan lgbt çocuk yuva bulabildi, kaç öğrenci burs bulup dezavantajlı olduğu illerde okullarda okuyabiliyor farkında mısın? lgbt ortamından dışlanmış olmanı garip karşılaman asıl garip olan şey. çünkü sen içgörüsü sıfır olan bir herifsin. senin birini sevebilme ihtimalin yok, birinin seni sevebilme ihtimali yok, bir ortama dahil olabilme bir çarklının dişlisi olabilme ihtimalin yok. ve bu senin karakterinle, yalnızlığı sevmenle ya da seçmenle değil, bizzat karaktersizliğinle alakalı. insanlardan saygı görememiş olman senin zaten zerre saygı hak etmemendendir.
"heteroseksüeller bas bas bağırıyor mu" demen bile seni ele veriveriyor hemen. bugüne kadar saklanarak, kendini sevmeyerek ve hatta nefret ederek yaşamış olabilirsin. ama sana kötü bi haber, herkes senin gibi ezik ve sinmiş halde yaşamayı seçmiyor artık. insanlar kendilerini sevebiliyor ve kendilerini affedip tanıyabiliyorlar. umarım bu seviyeye ulaşırsın bir gün diyeceğim ama dediğim gibi içgörüsü sıfır bir herifsin, bir şempanzeye emek vermek daha net sonuçlar verir sendense.
ama işte senin gibiler için de mücadele edeceğiz. allah kahretsin ki sen ve senin gibileri de kapsamak zorundayız. ama birilerinin artık sizin yüzünüze yüzünüze çarpması gerekiyor gerçekleri. ve bunu yapmaktan hicap duymuyorum hiç. öğreneceksiniz, sike sike öğreneceksiniz.

akp'nin iyice homofobik bir çizgiye gelmiş olması

sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?

ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.

edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.

edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun

ilk anal seks

anal seks abartılıyor.
iki erkeğin birbirine en yakın olduğu, türlü duyguların eşlik etmesi gereken seksin aşamalarından biridir.
heteronormatif dayatmanın getirdiği anlayış üzerine yanlış yorumlanıp yanlış beklentilere sokabilir insanı. ilk seksinize gerdekmiş gibi davranmayın.
biri sizin içinize girecek, derinlerinizde bir parçasını gezdirecek. size zevk verecek, onun beyninin kimyasal dengesiyle oynuyor olacaksınız. siz de ona zevk vereceksiniz.
bu sevdiğiniz bir erkekle oluyorsa cennetvari bir deneyim olacak. aksiyonlarla değil duygularla düşüncelerle ilgilenmeye bakın.
sevgilinizi içinize alıyorsunuz, vücutlarınız birleşiyor, ayaklarınızı vücuduna sarıyorsunuz. gözleriniz birbirine kenetlenmiş. tüm bunlar olurken tabii ki acı da olacak, zorlanacaksınız da. ama tüm bunlar seksin bir parçası zaten. kimi günler penetrasyona bile gerek duymadan birbirinizi boşaltıyor olacaksınız.
her şeyin ilki zordur, bunu bu kadar önemseyip bundan korkup yıllarca kendini seksten uzak tutan insanlar var.
arkadaşlar seks penetrasyonun çok ötesinde beyninizin içinde olan bir şey. öyle olmasaydı mastürbasyon da yapamazdık. mastürbasyondan farklı olarak, artık yanınızda biri daha var. ve artık bu zevki iki kişi yaşıyorsunuz, bunu yaşarken de birbirinize yardımcı oluyorsunuz. bu kadar basit...
kendinizi germenize korkmanıza gerek yok. iyi temizlenin, iyi yağlanın yeter. gerisi beyninizde ve beyinizde.
bir de şu "sevdiğiniz insanla olmalı" kafasından çıkın, sevdiğiniz değil istediğiniz insanla olmalı.

prostat orgazmı

bir erkeğin ya da prostatı olan bir bireyin hayatı boyunca alacağı en maksimal zevktir, heteroseksüel erkeklerin bile rektal tuşe muayenesinde prostatlarını muayene ederken birkaç saniye süren muayenede sertleştiklerini gördüm. tr'de evli çiftler openminded olabilse hetero erkekler lavaj nedir bilse ve kadınlar haftada bir gün erkeklerini oyuncakla ya da parmakla sikse çok ciddi söylüyorum mutluluk kat sayısı arşa çıkar ülkede. zaten yattığım tüm evli erkeklerin aktif bile olsa o prostatlarını parmağımla mıncıklarım, bezlerini parmağımla sikerken hepsinin yüzünde salak bi "lan noluyoo oha" ifadesi oluyor, kilitleniyorlar, bunu izlemeye bayılıyorum ve zaten seks bir anda altıma geçmeleriyle devam ediyor, bir de bu evli erkeklerin bazısı sikilmeye "prostat masajı" adını takıp iç rahatlatıyor buna aşırı gülüyorum, tabii ben işime bakıyorum. avrupalı hetero erkekler buna daha çok açık ama maalesef pisler, ben her ne kadar ortadoğu insanını sevmesem de en azından temizlik konusunda daha öndeyiz, çoğu yatmadan önce benim karıları gibi olmadığımı biliyor ve özen göstermek zorunda olduklarından karılarına vermedikleri titizliği bana veriyorlar, vermek zorundalar. her neyse hayırlı forumlar, "prostat masajı" isteyen karısından gizli yorgan altında misafir odası koltuğunda el sikte sözlük gezen evli erkekler varsa yazın canlarım, tabii gayler de aynı şekilde, öpüldünüzzz.

disney+

kemalist hükümet akp tarafından çarmıha gerilen platform, tüm muhalifler nasıl oluyor da chp'nin susup akp'nin bu kadar ses çıkardığını soruyor hatta içten içe akp'yi tebrik ediyor. yerel seçimlerde büyük hezimetin ayak sesleri şimdiden duyuluyor, tece'nin yeni yüzyılının ilk çeyreği biterken akp'nin elini güçlendiren şey mustafa kemal mi olacaktı, oldu valla.

senelik üyeliğimi yeniledim, neredeyse hiçbir şey izlemiyorum, helal-i hoş olsun. zengin bir içeriği var ve arşivinin orada bir yerde duruyor olması içimi rahatlatıyor. umarım akp'lilerin ve kemalistlerin elinde lağvedilmez.

islamcılar ve kemalistler en son lgbt konuşulurken el ele vermişti, şimdi de kemal için aynı saftalar, yürrüyün be bozkurtlar kim tutar sizi

taylor swift

kimi yazarlarca overrated bulunan dönemin en büyük sanatçısı. ne overrated ama senelerdir bitiremedik abarta abarta...
taylor'a olan sevgi değil de belki de ingilizce seviyeniz incelenmeli. zira "lordeyi" yazan birinin fikri ne kadar değerli olabilir? ne yaptın yazıldığı gibi mi okudun, klasik taylor hater'ı ahahaha

sevgiliyi karısından kıskanmak

hiç onun yerinde olmak istemedim, ben bu şekilde boynuzlanmak istemezdim çünkü. ne asil kadın ama... onun gibi olamayacağımı biliyorum, büyük göğüsleri, kapı gibi ünvanı, koridoru inleten koca topukluları ve herkesi büyüleyen bir cazibesi var. bazen onun kocasıyla değil de onunla birlikteymişim gibi gelir. ona hizmet ediyormuşum gibi. kocasının hayvani duygularını dindiren bir köle, içindeki şiddeti akıtacağı bir gider, toksikliğini berraklaştıracak bir antidot... kocasıyla her seviştiğimde zafer kazanan o oluyor biliyorum, kocası her bana vurduğunda her kavgamızda evi o denli huzur doluyor. kıskanmıyorum ama deli gibi "o" olmak istiyorum, kendimi sevebilmek istiyorum, kocasını kapıya koyabilmek, bana hissettirdiğinin aksine bok gibi olanın kendi olduğunu benim ondan daha iyi olduğumu kocasının suratına bağırabilmek... bir kere olsun güçlü olabilmek. bunların hepsini yapabiliyor o.

penis küsmesi

nazarımda aktifliğiyle ün salmış, yakın zamanda torun tombalağı olmuş epey süredir görüşmediğim babacığa yazdığımda bana verdiği cevap:

"penis küsmesi olmuş artık eskisi gibi değil"

canım dedem kim dedi sana bu lafı, ulan erektil disfonksiyon de, sertleşme sorunu de, hadi hepsini geçtim kuş kalkmıyor falan de, penis küsmesi ne?

olgunların en sevdiğim yanı bu işte, beyinleri az çalışıyor, böyle babacıkları çekmek istiyorum kendime. penisinizin boynunu bükmeyin, küstürmeyin dedelerim, daha sağlıklı penisler için ben hep yanınızdayım. :*

not: yazık bir olgun tarafından eksilenmişim, püüü size verdiğim emeklere

taylor swift

elinin değmediği genre bırakmamış 21.yüzyılın en başarılı sanatçısı, lyricist'i.
bundan 50 yıl sonra zamanının en büyüğü diye anılacak, müzik tarihinde bahsi hiç kapanmayacak, hikayesi anlatılagelecek. muadilleri bir bir silinirken...
elinde sadece eski tip bi gitar küçük bir nashville kafesinde country söyleyerek başlattığı müzik kariyerine, 18.yılında dünyanın en büyük stadyumunu 3 kez üst üste sold out ettirerek devam ediyor.
aynı zamanda sadece müzik yaparak billionare olmuş tek sanatçı oldu geçtiğimiz günlerde.
ayık yüksek her türlü kafayla iyi giden, "baydığını" söyleyenleri alkışlarla arka kapıdan naşlattığımız müzik insanı. vira taylor!





çocukluk aşkı

bilinçli ilk aşkıma söylemek istediğim her şeyi taylor öyle güzel söylemiş ki peter'da... ilk aşkım büyüdü, bambaşka bir ülkede bambaşka değerler edindi, bambaşka bir dine inandı ve bambaşka bir denizde kendi teknesi, eşi ve çocuklarıyla dalgalarla savaşıyor.

" i've heard great things peter
but life was always easier on you
than it was on me
and sometimes it gets me
when crossing your jet stream
we both did the best we could do underneath the same moon
in different galaxies"

and i won't confess that i waited
but i let the lamp burn
as the men masqueraded
i hoped you'd return
with your feet on the ground
tell me all that you'd learned
cause love's never lost when perspective is earned
and you said you'd come and get me but you were 25
and the shelf life of those fantasies has expired
lost to the lost boys chapter of your life
forgive me peter, please know that i tried"