a la sala

khruangbin'in geçen hafta saldığı yeni albümü. bir şeyler yazabilmek için bir hafta albümü sindirmek istedim. albüm beni bir yaz tatili gününe ışınlıyor.
albümü açarken fifteen fifty-three'de bizi uzaktan uzaktan cicadas'ler karşılıyor. hafif yaz tınılarıyla albüme giriyoruz. sevgilinin omzuna başını yaslamışsın ve bir yaz balkonunda içkilerinizi yudumluyormuşsunuz gibi bir his. o balkonda uyuyakalmış ve begonvil renkli bir sabaha uyanmışsınız gibi, ki son 40 saniyedeki kuş cıvıltıları sizi bu sabaha hazırlıyor.

sonra benim albümdeki kişisel favorim "may ninth" geliyor. "waiting for may to come, hoping for the rain"... az önce bizi yaz balkonunda sevgilinin omzunda uyanırken resmetmişti albüm. may ninth'de ise sabah melteminde elinde yeşillikler ve sıcak ekmekle kahvaltı hazırlamaya eve dönerken yolu bir sokak uzatmışsın gibi.

sonra ağır bir hüzün çöktürüyor omzuna. ada jean ile başlayan ve farolim de felgueiras ile arşa çıkan bir yaz hüznü. tam yaza yarışır, eskiden kalma bir fotoğrafın veya kulağa çalınan bir hitap tamlamasının ağırlığı.

tam da bu noktada yeter bu kadar bulutlandığımız diyoruz ve pon pón çalmaya başlıyor. ufak dans hareketleri, iddiasız 360'lar ve birkaç kalça hamlesi.

todavía viva'yla beraber bisikletle şehri yarıyor, juegos y nubes'le baharatçılardan yayılan kokuyu arkamıza katıyoruz.

hold me up(thank you) ile şehrin kan akışına bırakıyoruz ruhumuzu. sarhoş ve el ele yaz gecesinin tüm partiküllerini içimize çekiyoruz.

sonra gecenin sonuna geliyoruz. yorulup kendini sahile atmışsın. karşında uçsuz bucaksız bir deniz. ayağına çarpıp yok olan dalgalar geçmişi imliyor sanki. caja de sala çalarken sevgilinle parmaklarınızı aralayıp birbirine kenetliyorsunuz. hayat böyle anlarda saklı olabilir işte. böyle anlarda arkada three from two çalıyor, çalmalı.

sonra ayağa kalkıp denize doğru koşuyor ve dalgalara vücudunuzu çarpıyorsunuz. ufak bir boğuşma ve deniz dalgaları nasıl vuruyorsa kıyıya sizi de koca cüssenize bakmadan silkeliyor. o havaya savrulan damlalardan pek bir farkımız yok, oradan gelmedik mi zaten?

sonra yaz bitiyor. ağustosu birkaç polaroid fotoğrafa ve anıya sığdırmışsın. eylül her zamanki ağırlığıyla ufukta beliriyor. yine aynı kavgalar teraneler başlayacak biliyorsun. alarmlar kurulacak patronlar mutlu edilecek. sonsuz bir döngüyle bu noktaya bir gün tekrar dönebilmeyi umacaksın. albümün kapanış şarkısı les petits gris de bunu anlatıyor. albüm cicadas'lerle başlamıştı, yine aynı seslerle bitiyor. başladığın yere döneceksin, çünkü bitiş diye bir şey yoktur. başlangıçlar uç uca eklemlenir. albüm de böyle işte, tek bir yaz günü sonsuzluğa içre.