tezer özlü'nün pazar günlerine karşı içten içe içe bir kin beslediğini düşünürüm; ona insan hayatının sıradan yanlarını, hep aynıymışcasına yaşanan o tipik sabah, öğle, akşam ritüellerini ve o burjuvazi geleneklerini yıkamayan insanın kırık boşluklarını anımsatırken varoluşsal sorularını çözümlemede bir takım yeni metod yolculukları yapmasına olanak tanıyor gibi belki.
tezer özlü pazar günleri için şunu der;
"pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep."
meyve, sebze, ıvır-zıvır satan satıcılar tarafından hergün başka bir semtte toplanılıp satış yapılan yerler. ucuz ve taze olması sebebiyle pekçokları tarafından tercih sebebidir. <br>(bkz: semt pazarı)
bugün pazar. bugün beni ilk defa günese çikardilar. ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar genis olduguna sasarak kimildamadan durdum. sonra saygiyla topraga oturdum, dayadim sirtimi duvara. bu anda ne düsmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karim. toprak, günes ve ben... bahtiyarim...
yazık bir gün. pazartesinin stresi gerginliği sarıverir o gün, hiçbişi yapamazsın, adeta içine bir öküz oturmuştur. löp et gibi yerinden kalkamaz böm böm bakarsın bazı bazı. en kıytırık işleri bu güne atarsın gün geçsin diye, kendi kendine bir uğraş terapisi uygularsın halbuki.
bugün pazar ve ben seni çok özledim dışan çıkmak istiyor canım tek başına haytalık etmek islanmak pazar sabahında yağmurda boş caddelerde dolaşmak vitrinlerine bakmak mağazaların sinemaların afişlerine sokakların isimlerine telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara bir merhaba demek sessizce sahilde martılara simit atmak otobüslerin ilk seferlerine binmek gitmek istiyor canım hayatın gittiği yere islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine fırından taze ekmek alıp buğusunu çekmek içine ve ben seni çok özledim tam böyle bir şey çiçeğe su yürümesi bebeğin ağlaması toprağın uyanması yağmurun yağması ateşin sıcağı bu pazar sabahı tam böyle bir şey