seven insan kıskanır! evet, kıskanır. buna katılanlardanım ama
yine bir ama işin içine girdi
bu durumda olayı derecelendirmeye gitmekten öte bir şey kalmıyor insanın elinde
doğrudur! seven insan kıskanır! sahiplenmekle ilişikli bir durum
kıskançlık, dozu kaçmadığı sürece de ilişkinin dinamiği adına keyif bile verir. ama, dozu kaçınca, kıskançlık kıskançlıktan çıkıp hastalık boyutuna gelince işler öyle bir karışır ki, çözmek ne mümkün!
bir bildiğim, bir yaşamışlığım var elbette bu sözleri yazmamı sağlayan. öyle kuru gürültü değil! bence sonuna kadar bir okuyun derim, çözüm sunmuyorum, sadece sorunu hatırlatıyorum
nihayetinde her ilişki yaşayanlarınca yönünü bulan ve son derece kişiye özel gelişen bir durum! mesela bir birey bir ilişkisinde kıskanmazken diğerinde pekala kıskanabilir ya da bir ilişkisinde son derece romantikken bir sonraki ilişkisinde seni seviyorum bile demeyebilir
yani her ilişki insanın alttan alta huyuna da işler
huyunu da değiştirir!
ben kıskançlığı -yazının başında dediğim gibi- dozunda seven, ilişkinin dinamiğine iyi geldiğini düşünenlerdenim
nitekim güven duyduğumuz, bir ömrü paylaşmak için yola çıktığımız insana yol boyunca aynı güvenle yaklaşmamız gerekir
o güveni hak etmeyen, kişilik bozukluğu olan insan modeli değil anlatmak istediğim. en yalın haliyle masum olan, hiçbir şey yapmadığı halde çok şey yapmışçasına şüphe duyulan insanlardan bahsetmek istiyorum
sonuçta insan güven duyduğu, özgüven sahibi olduğu zaman kıskançlık denen ruhsal bulantı minimumda kalır
ama
işi şüphe ve kıskançlık olarak ele alırsak yandı canım keten helva
bir ilişkinin içine sadakate dair şüphe düştüğü an, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmaz! hele ki, şüphe duyulan kişi masumsa yani şüphe duyan, küçük kıskançlıklarını şüphe boyutuna taşımışsa, o ilk günler duyulan ve bir ömür korunacağı düşünülen güven temelden sarsılır, ilk tartışmada yıkılır!
peki, kıskançlık denen ve kişinin kendine engel olmaması durumunda kimsenin önünde duramadığı duygu ne zaman ilişkiyi sarsmaya başlar?
bu sorunun birçok cevabı var, özünde yaşanmışlık olan
sarsıntı, kıskanılan kişinin yakın çevresinin duruma dahil edilmesiyle başlar
cinsiyetin gözardı edilerek kıskançlığa arkadaşların, akrabaların ve hatta yakın aile bireyleriyle olan iyi ilişkilerin dahi konu edilmesi ilişkiyi derinden sarsar. burada durum, beni aldatıyor musun? olayından çıkar, benden çalıyorsun olayına girer
benim olan zamanı benden çalıyorsun ya da bana x kişi kadar bile değer vermiyorsun serzenişleri gibi
bu durumda dikkat edilmesi ve akıldan çıkarılmaması gereken en önemli şey, kişinin daha önce bir yaşamı, bir arkadaş grubu ve ailesi olduğu gerçeğini unutmamaktır! ki, bahsi geçen kişiler yani hastalık boyutuna taşınan kıskançlık krizlerinde konu edilen kişiler olmasa, aşık olunan ve bir ömür geçirmeyi istenilen kişi de olmazdı! işin en acımasız olanıysa, kişi seçimini yapıp bir ömür geçirmek isterken ona bu haksızlığın yapılmasıdır!
işte bu noktada kıskançlık değil, güven ve özgüven eksikliği işin içine girer ve hastalıklı bir kıskançlık ilişkiyi adeta zehirleyerek yavaş yavaş öldürür!
bir sonuç ya da bir doğru yol peşinde değilim
sadece bana ve gözlemlediğim kadarıyla birçok kişiye hayatı zorlaştıran bir sorunu hatırlatmak istedim
konuya dair söyleyebileceğim son söz: her şey dozunda güzel!
dozunda olanı elbette normal ve güzel.. özünde ego ve bencillik olduğunu bilmek gerek. sevdiğini paylaşamamak diyor ya tanımlayanlar. kesinlikle katılmıyorum.. ilk anda böyle görünse de aslında benim olmadığım yerde senin ne işin var? bensiz orada nasıl eğlenirsin? demek ben yokken de çok mutlu pozlar veriyorsun vs çoğaltılacak cümlelerle hayat bulur. ben sevdiğim kişiyi gerçekten seviyorsam eğlenmesini, mutlu olmasını isterim ve yanında olabileceksem olurum. yanında olmadığım zamanlarda ondan eğlenmemesini ev oturup durmasını beklemek bencillik değilde nedir allah aşkına? neymiş efendim mutlu gülüşlerini benden başka kimse görmesinmiş.. oldu.. sebep? böyle şeyleri talep eden birileri varsa hayatınızda çabuk uzaklaşın. size değil kendine aşık o arkadaş.