homojen dergi 7. sayı

5 Entry Daha
öncelikle herkesin emeğine sağlık. güzel ve arşivlik bir dergi daha çıktı. birbirinden değerli yazılar ve röportajlar var. ama yanlış olan şeyler de var ve ben bu yanlışlara değineceğim.

tekrar hatırlatayım, ki egosu tavan arkadaşlar hemen alınıp darılmasın, bu eleştirilerim genel olarak okuyucu ve grafiker gözüyle olacak. yazıların iyi olduğunu başında da dedim. kaleminize bok atmayacağım, sakin.

130+ sayfa bir dergi ile karşı karşıyayız. arşiv değeri açısından iyi ama, biz bu dergi ile kime ulaşmak, kime bir şeyler aktarmak istiyoruz kısmı devreye girince işler karışıyor.
üstelik öyle şişirme bir mantık ile sayfa sayısı çok da değil, oldukça özenle, şişirmeden, estetik değerleri elden bırakmadan çizildiği halde çok.

ortalama 80 sayfa böyle bir dergi için ideal sayfa sayısı.

peki, içimizi 80 sayfa ile nasıl dökeceğiz derseniz ilk cevabım “kısa yazmak” olacak. uzun yıllardır internet haberciliği vs vs gibi konularda kafa yoruyor ve ekmek kazanıyorum. bu birikimlerimi hobi dünyasından yazmıyorum yani. kısa yazmak internet alemi ve internet dergiciliği için candır. hedef kitleye ulaşmaktır. kendini okutmaktır. ne kadar kısa ve öz anlatırsanız dinleyici de bulursunuz.

nitekim font boyları basılı dergide 9, e-dergide 12 iken bile işi kıvıramaz kendinizi okutamazsınız. hele hele bu bir köşe yazısı ise geçmiş olsun. yazdınız okudunuz ne ala bir okuyucu kazandınız :)

homojen derginin devamı için kısa ve öz yazmak çok önemli. özellikle genç nesle ihtiyacı olan konularda bilgi birikim sunulacaksa buna çok dikkat edilmeli.

bilirim insan klavye başına geçince ve de kabiliyet de varsa dur durak bilmez ama, bu bir araştırma dergisi değil ve biz kitap gibi tonla yazı ile kimseye ulaşamayız. bunu unutmadan yazmakta fayda var.

ki aynı zamanda bu uzun yazıların çizim açısından da albenisini elinden alıyor. sonuçta her tür yazının ortalama sayfa sayısı var. misal köşe yazısı 1 ile 3 sayfa arasında değişiyor. çok kısa yazarsanız bir sayfada biter iş. orta uzunlukta 2 sayfa verilir ve görsel kullanılır. uzun ve upuzun yazılarda görsel bile kullanılamaz ve 3 sayfada biter ki kimse bir yazı yumağına dikkat etmez, okumaz! bu arada font değerleri de düşürülür ve sıkıştırılır.

yani e-dergi oluşu, matbaaya gitmemesi çiz babam sayfa çiz mantığıyla çalışmak da değildir!

en cezbedici sayfalar kısa yazılarda ve verilen yoğun emeğin karşılığı alınmalı diyerek röportaj sayfalarında karşınıza bu sebeple çıkmaktadır.

şimdi kısa yazmanın önemini iyice anlamış olduk sanırım.

derginin bir diğer ve en önemli handikabı da bir tür dergisi olarak çok geniş yelpazede konu başlıkları içermesi. lgbti bireyler baz alınarak, ama genel okuyucu kitlesini de es geçilmeyerek yazılar hazırlandığı için biraz ortaya karışık oluyor. yani homojen bir müzik dergisi, sinema dergisi veya gezi dergisi değil. homojen birçok konunun bir araya geldi bir aktüel dergi. bu sebeple dikkat edilmesi gerekilen şeyler var.

aynı tür yazıdan örnek verelim müzik en fazla 2 başlık olmalı. yani dergi bir müzik dergisine dönmemeli. eğer yoğunlukta bir tür üzerinden yazılar birikiyorsa arada bir konsept dergi yapılıp eritilmeli. yani yine sallıyorum yılda 1 kez müzik başlığı ele alınarak tüm dergi müzik konusuyla işlenmeli gibi. yoksa her sayıda 4-5 ve daha fazla müzik yazısı hem okuyucuyu derginin merkez noktasından uzaklaştırır hem de gereksiz yere sayfa sayısını çoğaltır. bunu sinema vs vs diye çoğaltın lütfen, ben müzik örneği ile anlatmak istedim.

bir de röportaj handikabı var! bir dergide bir lokomotif röportaj olur. ve ona çok sayfa verilip dolu dolu işlenerek dergiye dikkat çekilir. örnek son sayımızda leman sam, gülay ve matmazel coco röportajları net söylüyorum ki harcanan röportajlardır. bu üç röportaj uzun, dolu dolu ve müzik başlığına girebilecek röportajlar. ve üçü de oldukça kaliteli. ve bu kalite üç röportajı da öne çıkaramayıp sönük kalmasını sağlıyor. oysaki bu üçlüden biri seçilip diğerleri diğer sayılara bırakılsa idi dergi çıktıktan sonraki 2-3 hafta boyunca o röportaj üzerine paylaşımlar yapılır ve insanlara daha sağlıklı duyurulurdu. şimdi iş daha zor, üç sağlam röportaj var ve ne yazık ki üçü de yalan olacak! üzgünüm ama öyle…
ayrıca bir dergi için 8-10 gibi röportaj sayısı çok ama çok fazla. 1 lokomotif ve 2 hadi 3 olsun destekleyici röportaj yeterli. ve tabi ki bu röportajlarda asla aynı türe hitap etmemeli. lokomotif müzik ise destekleyiciler sinema, sağlık vs sv gibi diğer konulardan seçilmeli.

ve röportajlar da kısa olmalı. mümkün olduğunca sivrilmesi, ara başlıklar ile patlatılması için en fazla 4 sayfada bitirilmeli. bu bağlamda isim vermek lazım gelir ise uğur’un röportajlarını daha sağlıklı buluyorum. sıkılmadan okunuyor. dark bear ve tunatuan ise cidden kaliteli, tam anlamıyla lokomotif röportajlar çıkarıyorlar, ama bir dergide 4 lokomotif zorlayıcı oluyor.

yani üzgünüm canlarım ve de ciğerlerim leman sam da, gülay da, matmazel coco da yitik röportajlar olarak sayfalarda kaybolup gidecek.

diğer kalanlar ise kısa ve farklı konuları ile kendilerini okutan röportajlar olarak daha akılda kalıcı olacaklar.

kültür sanat üzerine aşırı yoğunlaşma; sağlık gibi, güncel gibi konuların zayıflamasını ve derginin arşivlik yanının da kaybolmasını sağlıyor. bu açıdan acilen kültür sanat diyeti uygulanmalı ve daha seçici olunmalı.

her yazı illa dergiye girecek diye bir kural da olmamalı. sonuçta bu bir mastürbasyon değil, kalıcı ve iz bırakan bir iş. ciddi bir iş. eleme şart canlarım. acımasızca eleyen bir yazı kurulu şart size :)

blog diye bir şey var, açın açın yazın yani… homojen oyun parkımı :p

bak bir konu daha var ki asıl dikkat edilmesi gereken; köşe yazıları ve yazarları.

burada derginin başından beri ciddi yanlışlar var. köşe yazsı bir yazım dili nirvanası’dır. kısa ve vurucu bir dil ile kaleme alınmış ve genelde de güncele dayalı laf ebeliğidir. ama bizim dergi maşallah herkesi köşe yazarı yaptı ve her yazı da köşe yazısı oldu.

olsun tabi ama, demeyeceğim çünkü olmamalı. 3-5 köşe yazarı kafidir ve bunlar sürekli değişmemelidir. kısa, öz, çarpıcının çarpıcısı bir dil ile yazmalıdır.

ki nihayetinde okunmuyor, okunmuyor, okunmuyor…
(içinden haspama bak, nasıl okunmuyormuş, çatur çutur okunuyor diyenler var ise girdi girsin, düşüncelerini yazsın lütfen)

her yazı köşe yazısı olmak zorunda değil! ne anlatıyorsa oraya iliştirelim ve dergi daha renklensin. kişi müzik yazdıysa kültür sanat başlığında olsun, kişi sağlık yazdı ise vs başlığına girsin gibi gibi… yani dergi gereksiz bir köşe yazısı yoğunluğu içinde…

yani daha da yazmayayım ki adresimi bulup beni dövmeyin :) demem kısaca şudur ki;

lütfen kısa yazın ve okunun!

lütfen daha az röportaj yapın ve asıl röportajı gölgelemeyin!

lütfen her yazıyı köşe yazısı olarak görmeyin ve ilgili başlıklara kaydırın!

lütfen her başlık için en fazla iki türdeş yazı ekleyin ki dergi çorbaya dönmesin, kalan sayfalara da yeni yazılar girebilsin.

lütfen kısa yazamıyorsanız şu sinema yazısında vs olduğu gibi bölün bölün verin…

ve lütfen ama lütfen her yazıyı dergiye koymayın, küser gider daha da yazmaz diye kasmayın…

ben sıkıldım yazarken, kısa kısa derken upuzun bir yazı oldu. bak işte bu da okunmayacak… :)

lütfen bu hataları birlikte yapmayalım… smile: gülücük, kalp, sevgi ve buna benzer şeyler…
4 Entry Daha