klibinde hayatın boğucu renklerinden ilkel çıplaklığa soyunan bir kadın, hayır hayır bir erkek... göze çarpıyor. yani bu zoraki kimliklendirme çabalarının anlamsızlığına dikkat çekiliyor. aslında mesaj çok net: toplumdan örtünebilmek adına özenle koruduğumuz kendimizi bu kadar yoğun maskelere hapsedip, içimizde özgürce açılmayı bekleyen gemileri demirlediğimizi anlatıyor. ve bunca yılın makyaj tortusundan arınabilirsek saf halimizle özgür kalabileceğimiz muştulanıyor. ne kadar gerçek, ne kadar ütopik.
şarkı ise sevgiliye duyulan özlemin büyüklüğüne rağmen kağıt gemi misali ona ulaşırken ıslanabilirliğini yansıtma telaşında. gemiler geç kalındıktan sonra kalksa da kalbe zincirli olduğunu er geç hatırlamak zorunda. bu gerçek can acıtıcılığıyla beynimize, kalbimize kazınmıştır zaten.
bir orhan atasoy masalı, hem gerçek, hem fantastik.
bir an için çıksam hayatından, yanık tenli omuzunda, kurtulsam maziden, uzaklardan, şu anda, yanında... şu sonlu ömrümde, şu kısıtlı, benim de, kafesteki kuş misali, uçmaz oldu aşkım, aşkım... deniz rüzgara karışmış güneşte, martılar uçardı o yeşil gözlerde, sıcak kumlu o evlerde, dalga sesleri vardı gülüşlerde gülüşlerde... sen geçerken sahilden sessizce, gemiler kalkar yüreğimden gizlice...
orhan atasoy'u araştırırken bu parçanın sadece sözlerinin o'na ait olduğunu öğrenip müziğinin ercüment vural tarafından yapıldığını okuduğumda dumur olduğumu itiraf ediyorum sevgili sözlük. ercüment vural kim mi? 90'' ları yaşayan sözlükçüler iyi hatırlar rüyalar parçasını...
unutanlar ve tekrar hatırlamak isteyenler, dinlemeye doyamayanlar ve ilk defa keşfedecek olanlar için sunuyorum hade:
birçok sanatçının yorumunu dinledim, ama bestecisinin yorumuyla bambaşka güzel, lezzetli, derin, içli şarkı. orhan atasoy 'un çok güzel bir klibiyle sevmiştim şarkıyı, hala da ciğerimin ucuna dokunan ender şarkılardandır.