gelmiş geçmiş en iyi türkçe dizeler

"ona kötü bir şey olsun istedim.
bana aşık olsun istedim."

(bkz: lale müldür)
evet gözümüz var bu vatanın topraklarında, ama parça koparıp götürmek için değil en dibine gömülmek için.. hrant
haberin var mı taş duvar
demir kapı, kör pencere
yastığım, ranzam, zincirim
uğruna ölümlere gidip geldiğim
zulamdaki mahzun resim
haberin var mı
görüşmecim, yeşil soğan göndermiş
karanfil kokuyor cıgaram
dağlarına bahar gelmiş memleketimin

ahmet arif
ben ki kiracıyım bir acıya.
sen imzalarsın sabah akşam
defterini bensizliğin,
bense kanla öderim
kirasını kaldığım evin.
bir takvimi tersten açardık
eğer isteseydin.
.....
(bkz: metin altıok)
ve şimdi aşk; bir fahişenin karnındaki bebek gibi. olabildiğine masum ve bi o kadar da orospuçocuğu...
küçük iskender
şimdi şiir bence senin yüzündür
şimdi benim tahtım senin dizindir

sabahattin ali
biliyorsun

hayat bazen öyle insafsız ki
küçük bir boşluğu yakalar
hissettirmez en zayıf anında
seni ta yüreğinden yaralar
----

haklısın biraz geç karşılaştık
oysa hiç konuşmadan anlaştık
bazı şeyler var ki söylenmiyor
biz seninle sözleri susarak aştık

sezen aksu (biliyorsun)
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır
(bkz: haydar ergülen)
"yokluğun; cehennemin öbür adıdır üşüyorum, kapama gözlerini"
(bkz: ahmet arif)
"ey acılara tat veren güzellik
yüreğimize hoş geldin.
geldin de
çiçekli dallara döndürdün öfkemizi
artık ister dolu yağsın ömrümüze
isterse kar
biz ki bildikten sonra sevmeyi
bütün sabahlar
acı renginde olsa ne çıkar"

(bkz: adnan yücel)
"kim istemez mutlu olmayı, ama mutsuzluğa da var mısın?"

(bkz: cemal süreya)
"kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
ve işte en gümüş cümlem:
içimi açtım sana.
içini açmak için."

(bkz: birhan keskin)
*
"yıllardır kendini bulutlara saklamış illegal bir yağmurum,
bi yağsam pahalıya malolacağım"

(bkz: nilgün marmara)
(bkz: ajdar) – nane şekeri

nane nane nane nan nane nane
nane şekeri bu ne bahane
şahaneyim şahane bundan sana ne
yıldız kaydı gökten yürek yandı birden
unutamadı sende unutamadı alem

nane nane nane nan nane nane…
bizim uslanmaz ruhlarımız
hiç kumrulaşabilir mi?
suskuyla yanyana oturan iki kumru…
iki sevgili yanyana oturarak
uzun süre hiç konuşmadan...
yani kumrulaşabilinir mi?

lale müldür
sevgilim sabahın erkenini seviyor,
ben geceyi ve esmerliğini onun,
o dorukları sevior, korkuyor bundan
ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı,
ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
o kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden,
kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o sabahları eğilip öpüyor denizi.

çıplağın çıplağımda, rüzgarın dağımda olsun,
esmerliğin gecemde, öyle kal.
"bulutlara bak, gidiyorlar, hızla" diyorsun,
yağmur bir yalıyor yüzümü,
bir duruyor. sabahları eğilip yüzüme
öpüşün geçiyor bir, bir duruyor aklım.

su ve rüzgar, dağ ve doruk, sonsuz hepsi,
oysa camdaki sardunya gibi üşür
bana biçtiğin ömür, ölüm geliyor aklıma bir
bir, çıplağın çıplağımda.

rüzgarın dağımda olsun esmerliğin gecemde
öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.

(bkz : birhan keskin)
bulut geçti gözyaşları kaldı çimende
gül rengi şarap içilmez mi böyle günde
seher yeli eser yırtar eteğini gülün
güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye
kimse bilmez…

(bkz: ömer hayyam)
bir zamanlar meydan okumak isterdim.
kaç meydanını okudum da bu hayatın
yalnızca iki harf öğrendim:
a
h!

(bkz: didem madak)
ey kanımın bataklığının altın yldızı ; hoş olsun sarhoşluğun beni içiyorsun..

(bkz: fürug ferruhzade)
bu şehrin insanları dostum
yokuşları mutsuz çıkıp da
mutlu mu inerler?

nilgün marmara
  • /
  • 2