chicago

michigan gölü'nün kenarına kurulmuş amerikan metropolü. hollywood filmlerinin yüzde altmışının burda geçmesi dışında soğuktur. hayır soğuk lafımı geri alıyorum, bildiğin göt dondurur. zaten abd'liler ona windy city der. kışın havanın eksi 20'lere düşmesi normal karşılanır. yazınsa insanlar inlerinden çıkarak göl kıyısına iner, sosyalleşir. boystown diye anılan büyükçe bir gay ghetto vardır. new york'tan sonra en büyük gökdelen alanı yine bu kenttedir. abd'nin en iyi pizzacıları ve jazz clublarını şehirde bulabilirsiniz. new york kadar olmasa da hatırı sayılır bir türk nüfusunu barındırır. abd'yi gezeceğim diyorsanız new york, seattle ve san fransisco gibi seçeneklerle beraber düşünülebilir.
modern mimari örneği sayılabilecek onlarca binanın yanısıra, abd'deki en büyük ve en güzel botanik bahçesi buradadır. ayrıca kuzey amerikada'ki en büyük bahai tapınağı chicagodadır. beyaz mermerden yapılmış 6 kapılı olağanüstü güzellikte bir yapıdır.
başrollerini renée zellweger, catherine zeta-jones ve richard gere'in paylaştığı 2002 yapımı müzikal film. izleyiciye ciddi anlamda bir şovun içindeymişsin gibi hissettiren, ışıklarıyla danslarıyla ve müzikleriyle, bütün duyularınıza hitap edebilecek olan bir filmdir.

roxie adlı kadının kocasından sakladığı ilişkisi olan adamı öldürmesiyle hapse atılması ve eğer iyi bir avukat tutmazsa idam cezasına mahkum olması ile gelişiyor hikaye. bu arada da ünlü olma hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyor roxie.

filmdeki şarkılardan biri:
64ec
türkçe resmi adı şikago olan a.b.d. şehri.
4 sene aradan sonra tekrar kavuştuğum şehir. yine yemyeşil parklar, herbiri nevi şahsına münhasır modern heykeller, downtown'ta gökdelenlerin sayısının hala arttığını görerek şaşırmalar, lincoln park'taki şık mahallelerde piyasa yapmalar, seneler önce dönme kararı almama ettiğim küfürler, en az new york'taki kadar iyi restaurantlara onların yarısı kadar para ödemeler, sex shoplardan arkadaşlara komik hediyeler almalar, sabahın köründe göl kenarında koşan hulk ve wolverine kılıklı adamlara bakarak hain fantaziler üretmeler, abd'de coca cola'nın tadının bok gibi olduğunu tekrar teyid etmeler, karşılaştığım eğitimli amerikalarının gezi parkı olaylarına istinaden beni kutlamaları, durup dururken ağlamayan, şımartılmamış parkta koşup oynayan çocuklar, ve beni sinir etmek istercesine ılık ve güneşli günler... ah chicago ah! güzelsin vesselam!

ps: ve evet büyük umutlarla ve idealist solcu havalarında yurdu döndüğüm zamana şimdi götümle gülüyorum...birgün yeniden, kim bilir...