ayı sözlük yazarlarının yaşadığı komik anlar

okuduğum kadarıyla ayısözlük yazarlarında hiç olmamış olan bir deneyim bu ne aq komik diye yazılanlar trajediden de öte çoğu şöyle: arkadaşımla bara gittim karsona içecek ne var dedim o da tamam ben bi ne alıyım dedi ahahahanan gibi moron moron anlatılar ilkokul bebesi annatmaz bunları beaaaa
ay sikandal sikandal sikandal.
pederden harçlığımı çektim bankadan kitap neym aldım, yeni kulaklık aldım yolda denedim ve dolmuşa atladım hemen. yurttan tanıdıklarımı gördüm 2 lak lak ediyoruz yer yoktu ayaktaydım koltukları kızlar ve yaşlılar almıştı bu arada gökhan tepe-söz çalıyor severim de ama dolmuşta ne işl var bu şarkının. dolmuşta neşet ertaş sevemedim bahar gözlüm çalar. neyse ızdırap dolu on beş dakikalık allah düşmanımın başına versin dediğim dolmuş yolculuğu bitti, indik ki bi baktım o müzik benim cebimden geliyor. yol boyu tüm dolmuş ve ben bu şarkıyı dinlemişiz. lan ne safım insan cebindeki şarkıyı anlamaz mı ama de mi? arkadaşlar baya güldü, bi de arkamdan bi kız "o abi şarkı çalıyo anne söyle gitmesin" demiş ya! yurtta iyi lafı döndü herkese anlattı şopar herifler dattebayo.
çok heyecanlı bir şekilde bu entryi yazacağım fakat kimsenin yargılamasını istemiyorum, mevzu benimle alakalı değildi. *

geçen hafta oluyor bu olay işyerinde, zagor, öğretmen, müdür yardımcısı ve bir memurla odadayız. iş gereği bikaç dosyaları hallediyoruz bilgisayardan bakıp bakıp, fakat ortam çok gergin, müdür denilen yobaz açıköğretimi bitirip cemaatten torpille bakanlığa girip yıllarını geçirmiş sığ bir insan fakat güçler savaşından da hiçbir şekilde geri durmayan bir profil. zagor zaten asi bir delikanlı müdürüyle olmuş kanka müdür yardımcısını takar mı hiç çüküne. öğretmen arkadaş da çok okumuş etmiş bilge bir adam, homofobik duruşu da yok.

neyse insanlar giriyor çıkıyor odaya, takım elbiseli insanları görünce gerilip sorulan sorulara cevaplar veriyorlar. zagor da gözlem yapıp not düşüyor. bir vatandaş geldi olabildiğince kendini gizlemeye çalışıyor fakat zagor'un radarına yakalandı abimiz gay. küpeler dövmeler kılık kıyafet birçok açıdan aslında belli gay olduğu.

ama kişinin cinsel kimliği de yaptığımız iş açısından önemli ona göre iş yapacağız. şimdi bu gözlemimi dile getirsem mi getirmesem mi çok ikilemde kaldım, kişinin yararını göz önünde bulundurmam gerektiğini düşündüm ve adam odadan çıktıktan sonra bu gözlemimi odada dile getirdim bu kişiye uygun yapalım bu işi dedim. müdür yardımcısı gözlerini kocaman açtı ve adamı memurlara söyleyerek geri getirtti. sümsük adamın nasıl rencide edici konuşacağını, benim de moralimi bozacağını bildiğim için sert bir şekilde ben görüşmek istiyorum sizin müdahalenize gerek yok dedim. neyse adam geldi.

üstü kapalı ve kibar bir uslüpla gözlemimi anlattım aynı zamanda cinsel kimliğin doğuştan geldiğini, kişinin kendisini ilgilendirdiğini, bunun bir tercih olmadığını ve bizim belirleyeceğimiz hizmet açısından en önemlisi de onun güvenliği açısından önemini vurguladım. adam bu uslüp karşılığında tam söyleyecekti gay olduğunu, ifadeleri şaşırmış ve sinirlenmiş gibi değildi. bir anda yobaz müdür yardımcımız olaya dahil oldu ve aynen şu şekilde gelişti dialog:

x: oğlum bag şimdi sen irkeksin ben de irkeğim şimdi sen benden hoşlanıyon mu onu söyle?
y: yok efendim benim öyle bir durumum yok!

x: yani gadınlardan hoşlanıyon yani irkeksin?
y: evet ben sapına kadar erkeğim bir sorunum yok.

x: eminsin değğmi? ona göre işlem yapçaz doğru söyle?
y: efendim az önce de söyledim ben sapına kadar erkeğim!

x: hayır yani ben anlamıyon argadaş irkek adam niden irkekleri tercih eder ki gadınlar dururken, ben hiç anlayamıyon.. böööle tercih olmaz olsun!
y: benimle alakalı bir durum değil, galiba yanlış düşündünüz.

adam odadan çıktı. müdür yardımcısı afalladı "alla allaa bana da ibne gibi geldi niye demediyse" diye ekledi. yani aslında komik bir an da değil güler misin ağlar mısın.. fakat homofobinin kralını bu şekilde gördüğüm için çok üzüldüm. erkekliğin delikle, sikle alakalı olduğunu düşünmeleri insanların yemin ederim zekalarıyla alakalı. tüm gün moralim bozuldu etkilenmedim desem yalan olur, al yazmalım filmindeki gibi sevgi yerine "erkeklik neydi?" deyip sorguladım durdu. bu kadar.
üniversite birinci sınıftayım. ilk hafta sabahın köründe derse gelmişiz. programda ders anıl isimli(bununla aynı kategoride bi isim) bir yardımcı doçentin üzerinde gözüküyor. yok 1 saat geçti adam gelmedi. ben de tabi daha ergenliğimin doruklarındayım. arkadaş grubuma döndüm sesli bi şekilde "bu ne salak adam ya. yardımcı doçent olmuşsun ama sorumluluk ne bilmiyorsun. sabahın köründe bizi buraya dikiyorsun ama kendin gelmiyorsun aptal herif" diye yardırıyorum. arkadaşlar garip garip şekillere bürünüyor falan arkama bi baktım hoca gelmiş beni dinliyor bir de hoca kadınmış (ismi o yüzden örnek verdim). ben bir kızar bi bozar. insanlar kıs kıs gülüyor. kadın iyi bir şey demedi valla. yaklaşık bir ay yüzüne bakamadım hocanın.
üniversite birinci sınıftayım. sosyolojinin 2. dersine gireceğim. o zamanlar nasıl çalışkanım görmeniz lazım. her derse hazırlıklı gidiyorum. hoca sordu işte makaleyi okuyanları. ben de hemen söz aldım ve başladım anlatmaya. anlattım da anlattım. hatta o kadar çok anlattım ki yeni bir makale yazdım sanki. daha devam ediyordum ki kadın sözümü kesti. "bunu mu anladın?" dedi ve bir daha da o derse girmedim. o gün benim okul hayatım bitti. bütün hevesim kaçtı.
bir anım daha geldi aklıma. ama bu tam rezalet yani. psikodrama dersindeyiz. güven alıştırması için etkinlik yapcaz. ben tabi mal gibi gönüllü oldum hemen. hocam ben ben ben diye. (napayım bi şeye aktif olarak katılınca daha iyi öğreniyorum) insanlar yuvarlak yaptı ben ortadayım. hoca şimdi rahat bırak kendini ve gözlerini kapat dedi. ben de tamam dedim bırakıyorum kendimi kukla gibi bir o yana bir bu yana sallanıyorum. sen bi arkadaş beni tam tutamadı dengemi sağlayayım derken bacaklarımı açayım dedim hafiften. o sırada eşofmanım bi yırtıldı. işte o an insanlara güvenimi kaybettiğim andı...
ilkokul ikideyim... o sıralar çocuk kaçırma olayları oluyordu ve ailem de beni bu konuda uyarmıştı. okul çıkışında, hemen sınıfın kapısının orada, kadının biri yanıma geldi ve elimi tuttu. ben de "öğretmenim beni kaçırıyorlaaar!" diye bastım çığlığı!

öğretmen geldi hemen yanıma, gülümsüyordu. öğretmenim de, kadın da konuşmaya başladı... ben hala kendime tam gelememiştim. dikkatlice bakınca, o kadının, saçının rengini ve kesimini değiştirmiş olan annem olduğunu anladım!!!

---------

artık, komik mi, traji-komik mi, sen karar verirsin okuyucu...
daha önce de başlığa benzerini yazmıştım ve yine aynısını bugün yaşadım;

3 yıl önce izmirde yaşanmış bir olay ve bugün bir idareci detaylı bir şekilde durumu anlattı. bir hastanın talebi yerine getirilmiyor ve ısrarcı davranışları karşısında idare sert bir tavır gösteriyor. durum ciddiye binince hasta şikayetçi olmaya başlıyor talebi yerine getirilmeyince, hasta en sonunda "ben ibneyim" diyor ve idare hastayı bir hastaneye sevk ediyor "ibne mi değil mi" diye. fakat bu çok hızlı bir cümle içinde geçti. hem "ibne" kelimesi hem de muayene edilmesi kısmı. ben de güldüm adam anlatmaya devam ediyordu ki keserek "nasıl yani neden sevk ettiniz?" diye sordum o da bana tekrarlayarak "ibne mi değil mi öğrenmemiz gerekiyordu" diyerek eliyle de işaret etti. ardından "vurduruyor mu çatlak var mı bakılması lazım" dedi. ciddi bir şekilde "onun o şekilde raporu verildiğini duymamıştım" dedim. ve karşımdaki kişi bilmediğimi düşünerek detaylandırıp anlattı.

durum böyle imiş, doktor anal bölgeye bakarak kişinin "ibne" olup olmadığını öğrenip rapor veriyormuş. yurdum doktorlarını dün ayrı sevmiştim bugün de ayrı sevdim.
"her sey insan icindir kafasindayim " sanirim ondan yaşadığım her sey çok dogal gelirken bana cevremdekilerin gulmelerine de anlam veremiyorum ... " osuruga gulenin osuruk kadar akli yoktur " atasozu özetledi sanirim ne demek istedigimi...
  • /
  • 2