ayı sözlük yazarlarının seviştikleri en ilginç mekanlar

önceki entry de seviştiğim ilginç mekanların bir listesini yazmıştım ama en ilginç olanı, dağda, bir koyun sürüsünün ortasında, sürünün çobanıyla, yıldızların ve çobanın abasının altında olanıdır. unutmam mümkün değil.
sene 94. üniversite 3. sınıf bittiği sene yaz tatilinde memlekete gitmeye karar verdim. bizimkiler istanbulda ama köyde dayımlar uzak akrabalar falan var. bir de yeni bir fotoğraf makinası almışım. gidip doğa fotoğrafları çekicem dedim, atladım otobüse, 14 saatlik yolculuktan sonra ulaştım köye.
ilk bir kaç gün benden bir kaç yaş küçük olan dayımın kuzu çobanlığı yapan oğluyla dağ tepe, köyün etrafında dolaştık. ben durmadan fotoğraf çekiyorum. bu arada dağda başka çobanlarla sürülerle de karşılaşıyoruz. bu çobanlardan birisi, uzun boylu, yapılı, esmer, yeşil gözlü, gür bıyıkları olan 35-40 yaşlarında bi abi çok dikkatimi çekmişti. tarık akan ın "sürü" filmindeki haline benzeyen bir adam. dayı oğlu bizi tanıştırdı. biz köyden göç ettiğimizde ben çocuktum daha, ama bu abi bizimkileri, abilerimi, babamı falan iyi tanıyor. bize de uğra dedi,
çayımızı iç. olur dedim, ayrıldık ordan. bu esnada dayıoğlunun bu elemandan pek hazzetmediğini sezinledim.
dayıoğlunun ağzını aradım biraz. meğersem bir yıl önce dayıoğlu bu çobanın yanında yamaklık yapıyormuş. koyun sürüleri büyük olduğu için çobanların yardımcıları oluyormuş. bir de bizim oralarda koyun sürüleri geceyi dağda geçirir, ertesi gün öğleye dogru köye iner, koyunlar sağılır, çoban uyur, akşamüstü hava serinlediginde sürü yine dağa çıkar. bu abi de bizim kuzeni dağdalarken bir kaç kez yoklamış. yok senin sikin büyük mü falan diye.. ama sözde bizimki hiç oralı olmamış.

neyse efenim ben tüyoyu aldım ya, ertesi gün bu abilerin dayımlardan çok uzak olmayan evlerine gittim. abi uyuyor. ailesi epey geniş, karısı, kardeşleri, annesi babası, saolsunlar izzet ikram gösterdiler. hoş beş edildi. hal hatır soruldu. yemekler yenildi, çaylar içildi. akşamüstü bizim abi uyandı, o da yemeğini yedi, ben bu arada doğa sevgisinden girdim, fotoğrafçılıktan çıktım, dağları, koyunları, kuşu, kurdu, böceği ne çok sevdiğimi anlatıp, onunla dağa gidip gidemeyeceğimi sordum. olur dedi. zaten yardımcı tutmamış bu sene. geçen seneye nispeten sürüyü,
bir kısmını satıp küçültmüşler.
vakit geldi düştük yola, vurduk kendinizi dağlara. gece yarısına doğru gür otların bulunduğu bir yaylada konakladık. mis gibi dağ havası, koyunların çanlarından çıkan müzik, uzaktan kurbağa sesleri, gökyüzü yıldız dolu,
uzansan tutacaksın ellerinle sanki. kavurmalı dürümlerimizi yedik çay demledik.
yanımda oturuyor bu, dağ gibi. çayımızı içtik, sohbet koyulaştı, istanbulu soruyor. istanbul gece hayatını, kızlarını... istanbulun kızları kolay veriyomuş diyor.. sen çok siktin mi diyor... bağırtırmısın diyor... beni deli ediyor... gözlerini pantolonumun önündeki giderek büyüyen kabarıklıktan alamıyor... ben he diyorum, hık diyorum
mık diyorum.. utanıyorum... gülüyorum... en sonunda sikin büyük mü diye sorup el atıyor. dayanamıyor ve yapışıyorum dudaklarına...
gerisi yıldızların altında sabaha kadar süren bir sarhoşluk... bir delilik.. bir kendini kaybediş.... her ikimiz için de yabancısı olduğumuz dünyaların keşfi..
ben onun ilk öpüştüğü erkekmişim. o benim ilk seviştiğim çobandı.... öpüşmek ah ne hoştu yıldızların altında....






çarpılırım diye buraya yazmaya korktuğum mekan
annemle babamın yatakları. yıllarca bana öyle ağır baskı yaptılar ki gençliğimi zehir zıkkım ettiler. ben de onlar tatildeyken sevgilimle onların yatağında bol bol seviştim. al sana baskı, al sana tabu, al sana namus!
taksim meydanı, taksim parkı, taksimdeki tüm barlar, taksimin allah belasını versin. neyse devam ediyorum:

ticari takside şöföre saxo
piknik alanında
gece yarısı kumsalda
istiklal caddesinde kalabalığın içinde
beşiktaş da vapur beklerken
uuu benim çok uzun ya, bu kadar yeter.
nasanın uzay istasyonunda
kız kulesi zindanlarında
times meydanında
sahra çölünde bi vahada
(bkz: hayal gücü sizi a noktasından b noktasına seviştirir , halay ise her yerde )
(bkz: because mahmut tuncer bitch )
yıllar, yıllar evveldi... o zamanki sevgilim bir yandan üniversitede okuyor bir yandan da bir yerde çalışıyordu. çalıştığı yer apartman dairesinden bozma bir ofisti. tüm çalışanlar gittikten sonra anahtarla mekanı kapatıp en son o çıkıyordu. bir seferinde banyoda, içi doldurulmamış bir küvette sevişmiştik. o gün, sabah işe gelmedi eski sevgilim. zaten işteydi geceden beri. gençlik işte!
eyüp mezarlığında.suçum yok pier loti tepesi libidoyu yükseltiyormuş.hala çarpılmadığıma dua ediyorum.
zırhlı akrep aracının içerisinde.
savaşmayın sevişin hayat felsefesini benimseyen bi insan olduğum için *
!:rumeli hisarı surları
2:halka açık sahil
3:alanya kalesi
4: istabuldan londraya giderken uçakta
5:büyük ada ayayorgi kilisesinin arkası
6: bebek parkı
7:istinyepark otaparkı

daha sayabileceğimmm yerlerde var
kadıköy'de sinema tuvaletinde! first love impression was no good!
bugün itibariyle, mutaassıp ailelerin uğrak mekanı olan bir kaplıcanın termal havuzunda. tabiki havuzun içinde değil, duş alma kabinlerinde. götünüz yiyorsa 45 derece kükürtlü suyun içinde siz deneyin de göreyim.
ankaradaki kuraklık yılları başkan gökçek kızılırmaktan ankara ya boru döşuyo.. hah o devasa su borusunun içi
yatakta, odamda, onun odasında, mutfakta, banyoda,...vb. hep kapalı mekanlarda maalesef...
outdoor fantezilerimi hala gerçekleştirebilmiş değilim...
kokpitte (old story)
özdilek'in wc de (bi anlık oldu en kötü anım)
arkadaşımın ofisinde patron masasinda (masa büyüktü :) )
halka açık plaj. o kadar istemisim ki kimseyi sallamadim bile.
rüyalarımda , kabuslarımda , hayallerimde.
çeşme'de bir tane eşcinsel koyu var dediler, hemen gittik ulu orta seviştik efendim.
denizi yıkılıyor bu arada.
  • /
  • 2