avm

avrupa ülkelerinde akşam 6 gibi kapanan, gündüz saatlerinde de çılgınca alışveriş yapılmayan, böylece hem çalışanlarına dinlenme adına vakit tanımakta, hem de tüketimi körüklememekte olan büyük alışveriş binaları. bizdeyse değme gökdelenlere taş çıkartacak derede hızla yükseliyor ve çoğalıyorlar.
kapitalizm mabedi mekanlar.
mantar gibi her şehir de çoğalıyorlar.insanları bir mekana kilitleyip.ye-iç-alışveriş yap-sosyalleş-yorul-eve git çemberinde öğütüyorlar.mimarisi gereği sağlığa oldukça zararlı aşırı gürültü,yapay iklimlendirme,spot ışıkları derken insanın beyni radyasyon ve elektromanyetik dalgalardan pert oluyor.bir çok uyarıcının olduğu mekanda beyin yorulup sadece alışverişe kanalize oluyor. fast food türü yemekleri söylemedim bile.
ne zaman girsem ruhum daralıyor.ufak bir semt pazarını bin tane bu lanet yere değişmem.
alış veriş merkezi'nin kısaltması olan, özellikle 90lar sonra kapitalizmin ayyuka çıktığı, insanları ihtiyaçları olmayan ürünleri almaya iten reklamlara paralel olarak küçük kafeslerde, yüzleri gülmeyen ve sadece "daha çok almalıyım daha çok almalıyım" düşüncesinde duygusuz mekanik organizmalara dönüştüren, aradığınız -ya da aramadığınız- her şeyi kapalı bir kutu içinde bulabileceğiniz için temiz hava, iki yeşillik, biraz nefes gibi insani ihtiyaçlardan uzaklaştığınız, sonunda eliniz kolunuz torbalarla ve bir dolu kullanmayacağınız eşya ile eve döndüğünüzde kendi kendinizi sorguladığınız kapitalizm mabetleri.
tüketim toplumlarının bir numaralı uğrak mekanı. zamanın yok, gel herşeyini burdan al, evine dön, işine git, bir daha gel, git, döngüsünü empoze eden çağın en büyük çakallığı bir yapı şekli. ciddi bir abluka ve sermaye içeren, halkı sosyalleşmekten uzaklaştıran bir politikası mevcut. en sevdiğim özelliği her pazar pijamalı babaların, bebek arabalı annelerin ve viyaklayan çocukların istilası altında kalması, sanırım bu yapıların talebini biz yaratıyoruz ancak arzını da dayatan sistemin ta kendisi.