bu ürünler zaman zaman deri altında küçük kitlelere ve ağrılara neden oluyor ve 1 hafta sonra kendiliğinden geçiyor. zararsız görünse de böyle bir anormalliğin oluşması yukarıda ki açıklamaya göre kuşku verici tabi. kullanmayalım desek de olmazsa olmazlardan.
her bayram da aynı şey. ve yine ben kaldım iş yerinde. herkes tatilde. herkes akıllı bir ben mi deliyim anlamadım ki. kabak benim başıma patlıyor. arefe günleri de tatil olmalı. milletin alış verişi var, eve gidip hazırlanması, banyosu traşı var, bayram namazı var vs... dinlenmek lazımken bayrama yorgun giriyoruz.
kendisi hiç sevmezdim, sevemezdim de. çok itici, yavşak bir karakteri vardı zaten. yanılmamışım ve hakkını kimseye yedirmeden kendi hakkını kendisi verdi.
bunları doğuran analar hamileyken nerelerde dolaşmış acaba? yoksa göt oğlanı oldukları için mi bu kadar saçma sapan konuşuyorlar? memleket gündemi gezi olaylarından sonra ne hale geldi ki her hafta yeni bir fenomen doğuyor. güler misin, ağlar mısın?
başbakanı sevene kadar insan önce kendini sevmeyi bilmeli. başbakanı sevmek sanıldığı gibi gerçek sevgi değil. muhalefete inat, başbakanın ağzından bir cümle laf çıksın da ne anlama geldiğini bilmeden, ayrıntılarında neyin doğru olduğunu anlamadan destek verelim demektir. sorsanız ne faydası oldu diye... ooooo sağlık değişti bilmem neler oldu. herkesin söyleyeceği şey aynı. öyle de zaten çok değişti. ama siyasi olarak büyük bir çöküş var. sıfır komşu problemi derken hakikaten de sıfır komşusuz kaldık.
hepimizin gördüğü gibi medyaya yansıtılmayan çok şeyi bizler sosyal medyalardan görüyoruz. ya bunun farkında olmayan insanlar ne yapsın. adamın götürdüğü, getirdiğinden fazla. bu yüzden başbakanı sevmek bu kadar kolay değil. sevmek yürek ister, sevmek emek ister. seviyorum demekle olmaz. sevginin bittiği yerde nefret başlar ki, bizde o nefreti çoktan tükettik...
ergenliğe ilk adımını atan miniklerimizin 31 çekmeyi 31 e kadar sayıldığı zaman o anda gerçekleşeceğini düşündüren rakam. 31 e kadar sayıp hüsrana varınca elde kalıyor 3ün 1.
cafede oturup arkadaşımın gelmesini beklerken bir büyük çay istedim. garson normal ince belli bardakta getirmiş. büyük istemiştim dedim. ne büyük abi ? dedi. ney mi dedim. fincan ? mı dedi. evet fincan dedim. gitti değiştirdi ama bir ara tekrar büyük çay istediğimde yine küçük getirmişti. bu sefer bir şey demedim. çünkü aramızdaki büyüklük sorunu her defasında gittikçe daha da büyüyor gibime geldi.
sağlık sektörü de seksidir. kan alırsın ten tene değer, sperm tahlili yaparsın, adamın bir adım ötede kapının ardında hunharca mastürbasyon yaptığını bilirsin. hazırlar ve sıcak sıcak eline verir. *
tuvalet değil de bugün bir apartmanın asansöründeki aydınlatma dekoruna birisi şöyle yazmış; kapıcı beni sikti !
kimin yazdığı meçhul ama apartmanın kapıcısını kapının önünde görünce bu salak niye kendi kendine gülüyor demesin diye cebimden telefonu çıkarıp gülmeye başladım.
%50 yi oluşturanların çoğu cahil, bilgisiz, yaşı ilerlemiş ve pasif insanlar. bunlar böyle olaylarda kuyruğunu titretirler. geçen seçimlerden günümüze kadar da %50 oranında kimse kaldı mı acaba o da tartışılır. kalanlar allah selamet versin, doğru yolu göstersin.