müzik,kitap ve film zevkim değiştikçe fark ediyorum ben. önce türkçe popla başladı, sonra yabancı pop dinledim bi süre. ardından rock müzik, 20's, 30's, 40's, klasik müzik, alternatifler ve indie. çünkü artık kafam kaldırmıyor arkadaş. bildiğin resmen yaşlı teyzeler gibi "kıs şunun sesini" oldum. kitapta ve filmde de böyle bi hiyerarşi oldu. her kitap, her film tatmin etmez oldu, sürekli bi eksiklik var, yetmiyor bu derdim. beynimi doyurmuyordu mesela. şimdilerde sinema konusunda da iyi bir zevk edindiğimi düşünüyorum. olgunlaşmak pek güzelmiş.
aynaya bakarken fonda sezen aksu'nun inanılmaz etkileyen şarkısı kurşuni renkler çalmaya başlar ve dumur olursun. sabah yaşadım efendim bu sahneyi. sözleride şöyledir efendim şarkının;
bir sabah saçlarımı okşayıp da rüzgar izlerini sürüp de gidecek beyaz beyaz ve güneş aynaya baktığımda çizgilerden yeni bir yüz gösterecek üzülerek biraz yok olmaz erken daha biraz geç kalın ne olur hiç hazır değilim henüz ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha tanıdık değil bana güz yok olmaz dur dur gidemezsin gözlerimin rengi dur bulutlara dönemezsin yok alamazsın beni deli zaman ömrüme o kurşuni renkleri süremezsin o gün başka renkte ağaracak biliyorum ve zorla değil ya o rengi hiç sevmiyorum ne olur sanki biraz daha zaman verseniz yıllar öfkenizi hiç mi hiç anlamıyorum
otobüste, alışveriş merkezinde sevmek zorunda kaldığın çocuğun annesinin "teyzesi oğluşumu mu sevmiş ekikieki" dediği andır çünkü zamanında o cümle "ablası" diye başlamaktadır.